TÜRK MiLLETi DÜNYANIN EN CÖMERT MİLLETİDİR

Cömertlik zenginlik ile değildir.

Gönül iledir.

Hangi fakirin evine giderseniz gidiniz sizi aynı ağalık ruhu ile ağırlarlar.

Cömertliğin idraki hiçbir batılı kapitalistin hülyasına bile giremez.

Zâten lügatlarındaki cömertlik kelimesinin mukabili de uydurma lâkırdıdır.

Cömertlik başka dile tercüme edilemez.

70.000 evliyâ toprağı denilen Anadolu'ya has bir haslettir.

Cömert kelimesi Anadolu'da kullanılmaz.

Çünkü bu herkesde olduğundan kibir vesilesi olur.

Gerçek hayat rüyâlara hiç benzemez.

Kederden geçmeden neşeye varılmaz, insanlar bilmedikleri konularda tartışırlar.

İnsanları amelleri ile değil, adları ile tanıyorsunuz.

Birçok adlar birçok fena işleri örter.

Hallac-ı Mansur'a yapılan görülmemiş işkence ile ölüm, şeriatı muhafaza kelimesi altında ulemâ meclisinin verdiği fetva ile oldu.

İslâmda işkence yasaktır.

“Müsüllü” âyeti.

Uhud Harbinde inmiştir.

Fetva verenlerin adlarına bakmayın.

Altında küfre bakan yüzleri görülür, o adların.

SETTÂRü’l-uyub Zü’l- İntikam Şedidü’l- ikab Seriü’l-hisab VÂHİDü’l- KAHHAR Zü’l-celâli ve’l- ikram RABBü’s- semâvât Nûru’s-semâvât BEDÎü’ s-semâvât Bunlar ne demektir?

Bunları bul öğren!

ALLAH'ın kahrında lütfü gizlidir.

Yanan yeri tekrar yaptırmamıştır.

Kimse onu sen bul!..

Kahrın içinde lütfü gizlidir.

Dikkat!

Onun için VÂHİDü’l- KAHHARdır.

Gözleri hakikatlere acık olanlar yekinen bilirler ki bu maddîyat âleminin fevkinde bir de mânevîyat âlemi vardır.

Bu maddîyat sahasında sayısız hadiseleri vücuda getiren İlâhî kudret, mânevîyat âleminde de nihâyetsiz şuunu “olurları” vücuda getirmektedir.

Bu mânevî şuunun tecellîyatı hususunda ise Kur’ân âyetlerinin pek lâtif tesirleri vardır ki bu da Kur’ânı Kerim'e ALLAHu Tealâ tarafından mev'ud bulunan (vaad edilen) hassalardan meziyetlerden ibaretdir.

Birçok hastalıkların iyileşmesi için âyetlerin okunması lâzımdır. Bunlar İlâhî ihtizaz titreşimlerdir.

Organizmada maddî değişmeler, bunlara bağlı ruhî tezahurlar görülür.

Meselâ gürültü; kanda, dimağda potasyum muvazenesini bozar. Ani hiddetlerde bu muvazene yine bozulur.

Delilerde muvazene çok bozuktur.

Tabiatda birçok madenler vardır.

Bunlar bugünkü bilgimize göre Anyon Katyondurlar.

Yine bazı madenler vardır mıknatıs onları çekmez veyahut onlar mıknatısa yanaşmazlar.

Bu bahis uzundur.

Diğer yazılarda anlatılmıştır.

Rüyâ bir sırdır.

Ruhî hadiselerden biridir.

Kur’ânı ve âyetlerini anlamak için belagat ilmi denilen aklın ve idrakin hakikata doğru gittiği bir yoldur bu.

MAANİ - BEYAN - BEDİ' kısımlari vardır.

Bunları bilen Kur’ânı tefsir eder anlar...

Meselâ:

"NÛN" - "HÂ MÎM" - "ELİF LÂM RA"

Bunların hepsi birden:

Elif : ALLAH

Lâm : Lâtif Cebrail demek

Mim : Melek. Muhammed demek.

Hepsi birden ER RAHMÂN oluyor.

Mânâsı ALLAH Cebrail ile vahyi Hz. Muhammed'e gönderdi. İşte bunu anlayanlar ilimde rasihûn olanlardır.

“HER ŞEYi SUDAN HALKETTİK”

“Herşey” nedir?

“Her şeyde Ben varım.

Kudretimle tecellî ettim.

Bütün güçlerimle güründüm.”

Her meydana çıkıp zuhur eden şeyin aslı, kim, gücü, kudreti o zuhur eden şeyin içinde kalandır.

Kendinde taşıdığın dostu bilen çok azdır.

Onu bilen ölümden, ihtiyarlık, ızdırapdan kurtulmuştur.

Ölmezlik suyu içmiştir.

Ama yine ölecektir.

Lâkırdıya gülme!

Çok mühim lakırdı bunlar, tekrar tekrar oku!

Zira:

İlim, “asl”a, hakikata tecavüz ederse sapıklık başlar.

Sonsuza girmeden ideal bir târif yapılamaz.

Bütün sırr-ı esrar-ı vahdaniyet insan üzerine yükletilmiştir.

Hakiki insan Huri ve Gılmandan daha güzel halk edilmiştir.

Meşhur Arap Şairi Ebu Munzer :

“Ya İlâhî senin olmadığın yeri bize göster de cehennemi göreyim!” demiştir.

ALLAH her yerde hazır ve nazır değildir.

Dikkat et!

“Her şey ALLAH'da hazır ve nazırdır” demektir.

Aksini düşünme, küfre gidersin!

Yardım kudsal bir sözdür.

Bütün yaratıklara yardım ALLAH'ın şanındandır.

Bu şandan hakiki ile istifade için kimseden yardım istemeyin. Yardım istemekde HAKK’a isyan kokusu vardır.

Bu hareketde bu kokuyu burun almaz.

Akıl idrak etmez tüm bulamaz.

Bu işde irfan sahibi olmak gerek.

Bunu idrak edememek en büyük cehennem ateşidir.

Faizle para almak aha bundan haramdır.

Vermedi demedir.

Sen utanmadan istiyorsun.

Yani faiz, ALLAH vermedi başkasına dönmektir.

HAKK bu hâlinden senden utandı da seni işitmek istemedi.

Ondan istediğini vermedi.

22.07.1986

Cömert : Eli açık, ikramcı, kerem sahibi.

Lügat : Kelime. Söz. * Her milletin dili. * Lügat kitabı, sözlük.

Mukabil : Karşılık olan. Karşı taraf. İvaz, bedel, karşılığı.

Vesile : (Vâsile) Bahane, sebeb. * Fırsat. * Elverişli durum. * Vasıta. Yol. * Pâye, rütbe. * Baba. * Kurbiyet. * Kendisi ile başkasına yaklaşılan şey. * Cennet'te bir menzil adı. (El-Vesiletü menziletün fi-l Cenneti hadis-i şerifi bunu te'yid ediyor.)

Ulemâ : (Âlim. C.) Âlimler. Osmanlı devrinde yüksek ilim ve fıkıh âlimleri. İlmiye mensublan.

Fetva : Bir hâdise, bir muâmele hakkındaki hükm-ü şer'îyi ehli olanın haber vermesi ve o hükme dair verilen mâlumat, bilgi.

Şeriat . Doğru yol. Hak din yolu. * Büyük ve geniş cadde. * Nur, aydınlık, ışık. * Kur'an-ı Kerim ve Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın târif ettiği ve bildirdiği yol. ALLAH (C.C.) tarafından Peygamber Aleyhisselâm vâsıtasiyle vaz' ve tebliğ olunan hükümleri hâvi İlâhî kanunların hey'et-i mecmuası. Şeriat, aynı zamanda din mânâsına müsta'meldir ki, ahkâm-ı asliye denen itikadiyâtı ve ahkâm-ı fer'iye denen ibadet, ahlâk ve muâmelât yâni, İslâm Hukukunu ihtivâ etmektedir..

SETTÂRü’l-uyub : Ayıpları örtücü.

Zü’l- intikam : “Ve mey yehdillahü fema lehu mim müdill e leysellahü bi azizin zintikam : ALLAH kime de hidayet ederse, artık onu saptıracak yoktur. ALLAH, mutlak güç sahibi ve intikam alıcı değil midir?” (Zümer 39/37)

Şedidü’l- ikab : “...vettekullahe va'lemu ennellahe şedidül ikab : ... ALLAH'tan korkun. Biliniz ki ALLAH'ın vereceği ceza ağırdır.” (Bakara 2/196)

İkab : Şiddetli azab, eziyet, ceza.

Seriü’l-hisab : “Ülaike lehüm nasiybüm mimma kesebu, vALLAHü seriul hisab : İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) ALLAH'ın hesabı çok süratlidir.” (Bakara 2/202)

VÂHİDü’1- KAHHAR : “...kulillahü haliku külli şey'iv ve hüvel VÂHİDül KAHHAR : ...

De ki: ALLAH her şeyi yaratandır. Ve O, birdir, karşı durulamaz güç sahibidir.” (Ra’d !3/16)

EL VÂHİD : Bir, tek, biricik. Eşi, benzeri, cüz'ü, parçası olmayan ALLAH (C.C.) Ferid.

El KAHHAR : Galib-i Mutlak ve her an kahretmeğe muktedir olan ALLAH (C.C.) HAKK Celle ve A'lâ'nın esmâ ve sıfâtındandır.

ZÜ’L-CELÂLİ VE’L- İKRAM : “Tebarakesmu RABBike zil celali vel ikram. : Büyüklük ve ikram sahibi RABBinin adı yücelerden yücedir.” (Rahmân 55/78)

RABBü’s- semâvât : “RABBüs semavati vel erdi ve ma beynehüma fa'büdhü vastabir li ibadetih hel ta'lemü lehu semiyya : (O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin RABBidir. Şu hâlde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O'nun bir adaşı (benzeri) olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur).” (Meryem 19/65)

Ayrıca : Ra’d 13/16; Kehf 18/26; Enbiyâ 21/56; Mü’min 40/86; Şuarâ 226/24; Zuhruf 43/82; Sâffât 37/5; Sâd 38/66; Duhân 44/38; Nebe’78/37 âyetlerinde de geçmektedir.

Nûru’s-semâvât : “ALLAHü nurus semavati vel ard... : ALLAH, göklerin ve yerin nûrudur....” (Nûr 24/35)

Bedîü’s-semâvât : “Bedius semavati vel ard, ve iza kada emran fe innema yekulü lehu kün fe yekun : (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da hemen oluverir.” (Bakara 2/117)