ALLAH birçok peygamberler gönderdi.
İnsanları aydınlattı.
Göndermeseydi şöyle olurdu gibi dua ve sözler doğru değildir. ALLAH'ın yarattığı kâinat kanunu böyledir.
Biz ancak hamd ve şükrederiz.
Kur’ân114 sûredir.
86 Mekke'de 28 Medine'de Vahiy:
Gece-gündüz Resûlü Ekrem'e hicab olmadan mi’racda namazın farzıyeti bildirilmiştir. Cebrail bazen görünür bazen görünmezdi.
Göründüğü zaman arada hicab yoktu.
Karşı karşıya konuşurlardı.
Meleklerin kanatları yoktur.
Ruhanî kuvvetlerden ibarettir.
Kuş kanadı gibi değildir.
Melekleri kendi ruhanî hüviyetleri ile görmek çok güçtür.
Beşeri kuvvet yetmez.
Resûl-ü Ekrem beşeriyet hâlinden melekiyet hâline intikal ederek Cebrail'den vahiy alırdı ki bu en büyük güç vahiydir.
Cebrail melekiyetden beşeriyet sûretinde zuhur eder, âyetleri Resûl'e tebliğ ederdi.
Cebrail nazmını, mânâlarını Taraf-ı İlâhiden ruhanî bir takarrub ve ittasal sûretiyle ve hemen
zâtında mürtesem olacak bir sur'atle telâkki eder.
Yahut Levh-i Mahfuz’dan telâkki ve hıfzederek yere nüzul eder Resûl'e tebliğ ederdi.
“İKRA! = Oku!”
“Okuma bilmem”.
Bu ne demektir?
Yazı yok.
Ne okuyacak?
Burada oku, senin bildiğin gibi yazıdan oku değil.
Bunu öğren!
Gözleri hakikatlere açık olanlar yakinen bilirler ki bu maddîyat âleminin fevkinde bir de mânevîyat âlemi vardır.
Bu maddîyat sahasında sayısız hadiseleri vücuda getiren İlâhî kudret mânevîyat âleminde de nihâyetsiz şuuna “olurlara” vücud vermektedir.
Bu mânevî şuunun tecellîyatı hususunda ise Kur’ân âyetlerinin pek lâtif tesirleri vardır ki bu da Kur’ânı Kerim'e ALLAHu Tealâ tarafından mev'ud bulunan hassalardan meziyetlerden ibaretdir.
Birçok hastalıkların iyileşmesi için âyetlerin okunması lâzımdır. Burada seslerin, ihtizazların kulak, göz, cild tarikiyle o hastalığa tesir ettiği malûmdur.
Bunları münakaşa etmek doğru değildir.
Râsih olanlar bunu anca anlarlar.
Bu şuna benzer; gurbete düşen tecrübesiz bulunacağından düşmanı dost sayar.
Şaban-ı Velî'nin bir mescidi yanmış.
Yerine tekrar yaptırmamıştır.
“Dikkat!” ALLAH'ın kahrında lütfü gizlidir.
Onun için ALLAH VÂHİDü’l- KAHHAR’dır.
Yani kahrının içinde lütuf gizlidir.
Yegâne O'dur.
Bilir misin, muhakkak bilmen lâzım!
Bilmezsen ayıp olur...
Mağarada ölümle arasına bu örümcek ağı kondu.
Bir devenin tercihi kimseyi gücendirmez.
İnancın vaktini ALLAH tayin eder.
Bazen hemen, bazen 10 sene sonra.
"NÛN" - HÂ MÎM" - "ELİF LÂM RA"
Bu üç huruf-u mutakatta’ sûrelerin başında vardır.
Aha bu üç sûrede ALLAH'ın en büyük ismi gizlidir.
Hicab : Perde. Örtü. Hâil. * Utanma. Kendini kusurlu bilip insanlar arasından çekilmek. * Men'etmek. * Allah ile kul arasındaki perde. * Setretmek. Gizlemek.
Ruhanî : Cisim olmayıp gözle görülmeyen cin ve melâike gibi bir mahluk. Ruha ait. Ruhtan meydana gelmiş, melek. * Madde ile alâkalı olmayan, mânevi, ruh âlemine mensub olan.
Cebrail : (Cebril, Cibril) Cenab-ı Hakk'ın emirlerini Peygamberlere (A.S.) bildiren büyük melek. Peygamberimiz Resul-i Ekrem'e (A.S.M.) Kur'ân-ı Azimüşşân'ı vahiyle getiren melek (A.S.).
Zuhur : Meydana çıkmak. * Ansızın meydana gelmek. * Baş göstermek. Görünmek. * Hulul. * Galip olmak. * Âlîkadr.
Tebliğ : Ulaştırmak. Götürmek. * Bildirmek. * Eriştirmek.
Nazm : Sıra, tertib. * Kafiyeli, vezinli, söz, şiir. * Dizili olan şey. * Kur'an âyetleri.
Takarrub : Yanaşma .
İttasal : Temas.
Mürtesem : (Resm. den) Resmolunmuş. Resimlenmiş.
Mev'ud : Vadedilen
Şuun : (Şe'n. C.) İşler, fiiller. Havadis.
Râsih : (C.: Râsihîn-Râsihûn) (Rüsuh. dan) Temeli kuvvetli, sağlam. * Bilgisi, bilhassa dinî bilgileri çok geniş olan. * İyice oturmuş, dem ve damarlarına yerleşmiş, temeli sağlam ve kuvvetli olan.
Hassa : (C.: Havass) İnsanın kendisine tahsis ettiği şey. Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan şey. Bir şeye mahsus kuvvet. Te'sir. Menfaat. * Adet ve alâmet. Ekâbir, kavmin ileri geleni.
İhtizaz : Titreşim.
Tarik : Yol.
Kahr : Zorlama. Cebir. * Ezme. Mahvetme. * Fazlaca üzüntü. Keder içine işleme. * Cenâb-ı Hakkın şiddetli ve azab verici vasıflarının tecellisi. (Kahr, lütfun zıddıdır.)
KAHHAR : Galib-i Mutlak ve her an kahretmeğe muktedir olan Allah (C.C.) Hak Celle ve A'lâ'nın esmâ ve sıfâtındandır.
Huruf-u mutakatta’a: Gr: Kur'an-ı Kerim'de sure başlarında bulunan, kesik kesik, ikisi üçü birleşik veya tek başına yazılı hafler. Elif Lâm Mim, Yâ Sin, Elif Lâm Râ... gibi. Bunlar İlahî birer şifre olup, mânalarını anlayanlar Resul-ü Ekrem (A.S.M.) ve O'nun vârisleridir.