HAKİKATLERİ HATIRLATMAK VAAZDIR

Hakikatleri hatırlatmak vaazdır.

Bu hakikatler de nasihattir.

Bir kimsenin iç âlemini yumuşatacak sûretde söz söylemek nasihatdır. “Nass”dır.

Yani söz âyeti kerimeye bağlıdır.

Ondan çıkmıştır.

Ne söylediğini.

Kime söylediğini.

Ne zaman söylediğini unutma!

Kuru bir “öğüttür”.

Öğüt zâten nasihatin mukabili değildir.

Anlamaya çalış!

Bütün kâinatda ne varsa yalnız insanlara ait değildir.

Kuşlara, batıklara, hayvanlara, böceklere, nebatlara aittir.

İç ve dışını bil!

Yekdiğerine yabancı onlar, birbirlerini tanımıyorlar.

Kuru inançların esiri olma!

İnançlar gerçeklerin gölgesidir.

Gölgeleri iyi tanı!

Rüyâda gölge yoktur onu hatırla!

Gizli olan görülmeyen değil, görünmeyendir.

İlâhî emirler nefse ait isteğin aksidir.

Nefis serbest bırakılmıştır da ondan...

Değişmeyen nizamın dışına çıkmak nefsin işidir.

Bu harama doğru gider.

Nizama gayret ederek uymak helâl yoludur.

Tamamıyla itaat hâline geçmek ise farz olanıdır.

Hele bak bildiğin birşey söyleyelim:

Ziynet altından zekât verme kadın için:

İmam-ı Azam’a göre 96 dirhemden fazlası için zekât farzdır,

İmam-ı Şafi’ye göre : Kadının ziynetinden zekât verilmez.

Buna göre : Farz ile farz değildir, verilir ile verilmez arasında farza düşünmek doğru olmaz. Dört mezhep hakdır.

Amma.

Bu düşünce, bu fetvalar nedir?

Bu meselenin üstüne o kadar yazılı kara kağıtları yığdılar ki altından çıkmak çok güçtür. Düşünen bir insanın kafasında “inanmak veya inanmamak” bakımından hakikati bulmak imkânsızdır.

Bu iş bir mısır tarlasını tarla sahibinden korumaya benzer.

Bu yazılarımızla basit olarak söylemek icabederse, maddî ve mânevî âlem ile senin cesedinle, nefsinle, ruhun arasındaki ahengi bildiriyoruz.

İtiraz etme dinle:

Sabır belâya karşı isyandır.

Aynı zamanda sabrın içinde küçük bilinmeyen dikkat edilirse bir isyan da vardır.

Kime karşı?

Düşün!

Bu; bir resim sergisi bir köre can sıkıcı bir yerdir.

Bir dostun üzüntüsüne her kim olsa iştirak eder.

Ama bir dostun başarılarına iyi niyet ile sevinmek çok yüksek bir ruh hâleti icabeder. “içinde sezilmeyen bu hased duygusu gizlidir”

Meşhur ingiliz “Bernar Şov” un bir sözü vardır:

“Müslümanların namazları 2000 yılında doktorların reçetelerinde yer alacaktır.”

İngiltere’de demokrasi kemâle ermiştir.

Az daha yükselse islâmiyeti bulacaktır, insanlar bu asırda kendilerini kaybetmişlerdir. Açlıktan ölmek üzere olan bir köpeği alıp yedirirseniz ısırmaz, ömür boyu.

Nerede tesadüf etse kokunuzdan sizi tanır.

Unutmaz.

İşte insan ile köpek arasındaki fark budur.

Bazı dostlardan değil, hapisinden daha iyi ve sadıkdır.

Isıracak köpek dişlerini göstermez, insanlara dost olmak arzusunu taşıyan yegane hayvandır. Şafîlere göre köpek tâhir değildir.

Diğer İmamlara göre tahirdir.

“Tahir efendi bize kelp demiş, iltifatı bu sözde zâhirdir.

Malikidir mezhebim zira i’tikadımca kelp tahirdir.”

Nefî’nin bu sözü basit bir hiciv değildir.

Anlamaya çalış!

Hayvanet bahçesinde iki aslan konuşuyordu:

“Şu adam neden her hafta sana et getiriyor.”

“Unuttun mu ? Gecen yıl kayınvalidesini yemiştim.”

Çok gururlanmayın!

Bazen gurur insana ayak bağı olur.

İleri derecede gurur unutkanlık yapar.

Zira kanda, dimağda “potasyum” muvazenesini bozar.

Gürültü gibi.

Gurur da ruhun gürültüsüdur.

Güzel sözler, güzel tadlı sesler, insana hoşluk verir.

Çirkin sözler insana keder hiddet verir, insanlar yekdiğeriyle, sesle, kulakla irtibat kurar anlaşırlar:

“Su sesi.

Kadın sesi.

Altın sesi” gibi...

Güzel lâflara bürünmüş farkına vardığımızı sandığımız aslında varamadığımız hakikatler gizlenmiştir.

Bazı duygular, kederler, neş’eler, ızdıraplar, dertler, kahramanlıklar seslerde gizlenmiştir. Sakin sessiz seslerde bile yine sesler gizlidir.

Yazı, şiir, sessiz seslerdir.

Sağ kulak ruha, sol kulak cesede ait emirleri, hitapları dimağa naklederler.

İnsanlarda ortak hatıralar vardır.

Ortak zevkler vardır.

Bunlar nedir:

Hafızada kalan sözler, fısıltılar, sesler, bütün bunlar bazen silinir. Fakat bazıları güzelliklerini, bazıları da nefretlerini muhafaza ederler.

Ortak zevkler vardır, paylaşarak husule gelir.

Bu gibi zevkler iki tarafın paylaştığı İlâhi bir zevkdir.

Sevmek iâhi bir duygudur.

Sevilmek bu duygunun tezahürüdür.

Sevişmek bu iki duygunun kadın ve erkek tarafından ibadet hâlindeki hâlidir.

“Bana kadın sevdirildi” buyruğu budur.

“Huri gılman” tebşiri de budur.

Bu ibadetle dimaği bir boşalma olur.

Bu mutlak varlığa kavuşmanın bahtiyarlığıdır.

Resûlullah buyurdu “Kadın sevilir”, kadın memmun olursa, bunda erkek büyük ecir almış olur.

Kadının da erkeği memnun etmesi lâzımdır.

02.09.1986, Salı

Nass : Kat’ilik, kesinlik, açıklık. Te’vile ihtimali olmayan söz veya delil. * Kur’ân-ı Kerim veya Hadis-i Serifde bir iş ve mes’ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet. Akide. * Bir haberi kimden aldığını söyleyerek, en nihayet o haberi ilk söyleyene kadar nakledilişi isbat etmek.Bazılarınca istihraç ve izhar mânâlarından me’huzdur. Bir şeyin belâğ ve nihayetine denir. Bundan başka: Delil, haber, seyr-i şedid, ref, hüccet, bürhan, zuhur mânalarına da gelir.

Vaaz : Va’z . Dinî mes’eleler üzerinde konuşup nasihat etmek. Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma.

Mezheb : Yol. Gidilen yol. Tutulan çığır. * Dinin esaslarında ve esas temel mes’elelerde bir olmakla beraber, teferruatta bazı muhtelif mes’eleler olması sebebiyle birbirinden az farklı müctehidlerin yolları. Müctehidlerden, kendilerine tâbi olunanların seçtikleri meslekleri. Füruatta Hanefi ve Sâfii; ve Akaidde Mâturidi ve Eş’ari gibi... Bu "Mezheb" kelimesi asıl ve esas mânasına da kullanılır. Beyn-el ulemâ ve mukakkiklerce ince tedkik neticesinde Kur’ân-ı Kerim’in esaslarından, Peygamber’in (A.S.M.) emir ve sünnetlerinden ayrılmamış "Dört Mezheb" Hak olarak seçilmiştir: 1- Hanefî Mezhebi, 2- Sâfiî Mezhebi, 3- Hanbelî Mezhebi. 4- Mâlikî Mezhebi. (Bak: İmam)

Tahir : Temiz. Pâk. Abdesti bozacak veya guslü icab ettirecek şeylerden birisiyle özürlü olmayan. * Zâhir ve bâtında bütün ayıp ve kirlerden temiz, pâk olduğu için Hz. Peygamberimize de (A.S.) bu isim verilmiştir. * Müzikte: Makam ismi.