Resûl-ü Ekrem’in ağzından yalan çıkmamıştır.
O ağıza benzet ağzını.
Her gününü son gün imiş gibi tamamla.
Daima ilim öğren!
Ölmek için hasta olmak lâzım gelmez.
Hasta olunca da ölmek gerekmez.
“Gel!” demeyince gidemezsin.
Ölümü düşünme!
Ne olsa o bir gün gelecektir.
Her türlü belâya elinde en büyük silâhın her hususda ALLAH’a ettiğin dua olmalıdır.
Kadın.
Ev.
Harem.
Aile.
ALLAH’ın verdiği en büyük nimetdir.
Dünyada en mukaddes bir ibadet mescididir.
Kadın ailenin, devletin temeli, evin her türlü ziynetidir.
Kadını sevmek en büyük ibadettir.
Bu formül Resûlullah’ın bildirdiği İslâmın vahdet ve birlik İlâhî sembolüdür.
Erkek kadının kölesi olursa kadın da erkeğin cariyesi olur.
Erkek kadının kölesi olmak mecburiyetindedir.
Bu esas aile birliği Bektaş-ı Velînin şu sözünde perdelenmiş açık, berrak bir haykırıştır.
“Eline. Diline. Beline... ALLAH’ın emrine göre hakim ol!”
Bu laf erkeğe hitapdır.
Zira kadın ziynet ve nimettir.
Kadının erkeğe karşı yaratılış icabı karakterinde:
1- Hürmeti. Sevgisi. Yardımı. Cinsi arzusu vardır.
2- Analık duygusu yaratılış vazifesi.
3- Evin intizamı, kadın olma hassası, idaresi, bağlılığı, bütün bunlar kadının yaratılışında var olanlardır.
Erkeğin de; kadına karşı yaratılışında mevcut vazifeleri vardır.
1- Sevgisi. Bağlılığı. Hürmeti. Onu muhafaza ve himaye etme gücü.
2- Evin her türlü ihtiyaçlarını her bakımdan maddî ve mânevî temin etmek, aile şeref ve haysiyetini korumak, bunlar yaratılışda vardır.
3-Cinsi arzusunu tatmin...
Güleryüzle söylenen bir yalanı bir anda yuttuğumuz hâlde, acı gerçeği ancak damla damla yutarız.
Bu yazılarla maddî ve mânevî âlem ile senin cesedin ve ruhun arasındaki ahengi bildiriyoruz. Ailede mutluluk duygusu insanlara mahsus bir duygudur.
Herşeyde vardır bu.
Amma: Aile ve hatıraların yeri çekmeceler değildir.
Kur’ânda ne diyor biliyor musun:
“KÜLLÜ ŞEY’lN AHSEYNAHU Fi İMAMIN MÜBlN”.
Bu insanın Levh-i Mahfuz’udur.
Her şeyi insanda yazmışız.
Türk milleti dünyanın en cömert milletidir.
Cömertlik zenginlik ile değildir.
Gönül iledir.
Hangi fakirin evine giderseniz gidiniz sizi aynı ağalık ruhu ile ağırlarlar.
Cömertliğin idraki hiçbir batılının hülyasına bile giremez.
Cömertlik 70.000 evliyâ toprağı denilen Anadolu’ya has bir haslettir.
Cömert kelimesi Anadolu’da kullanılmaz.
Çünkü bu herkesde olduğundan kibir vesilesi olur.
Cömert kelimesi başka dillerde yoktur.
Cömertliğin altında hakiki sevgi gizlidir.
Sevgi târif edilemez.
İlâhî bir uyumun tezahürüdür.
Yaratılan, her şeyi kaplayan Sünnetullah icabı, maddî ve mânevî bir duygu, bir hâlet, bir oluştur.
Hersey kâinatta çifttir.
Müsbet menfi.
Dişi-erkek yani “Zevceyn” dir.
Bu tarzda işleyen kâinatın raksına girmek, bir nevi itaatdir ki, bu hâl taatdır, ibadettir...
Sevme - Sevmek - Sevişmek...
SEVME: Bu işe karışma.
SEVMEK: Bu işi yapmak
SEVİŞMEK: Her iki tarafın istekli uyumu, birbirini sevmesidir ki bu ibadetdir.
Sevginin tezahürünü taklid, sevişmektir.
Kadın erkek birleşmesi ibadet olur.
Kâinatda her şeyde mevcut uyumun “zevceyn olana isteyerek” raksına iştirak etmektir.
“Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım Habibim”.
Sevginin mevcud olduğunun İlâhî ifade ve târifidir.
Bu hadis-i kudsîdir.
Huri, gılman sevişmenin sembolüdür.
“Bana sevdirildi” demesi:
Sevginin Sünnetullah icabı olduğu ve ona boyun eğmek farz olduğunun ifadesidir.
Nebîlik muvakkatdir.
Kadının işi muvakkat değildir.
Öpme, öpmek, öpüşmek...
Dudak : Vahyin çıktığı menfeztir.
Dudakla cilde herhangi bir şeye dokunma, bir arzuyu belirtmeye “öpme” denir.
Bu fiil ve harekete de “öpmek” denir.
Öpme, Öpmek:
Tek taraflıdır.
Zevceyn değildir.
İbadet sayılmaz.
Tazimdir.
Sevgidir...
Öpüşmek :
İki tarafın istekli birbirini öpmesidir ki bu ibadetdir.
Sevmek, Sevilmek en büyük ibadetdir.
Mutluluktur...
Ruhun tapınağı ceseddir.
Bu tapınağın kapısı kadındır.
Ona duyulan hürmet ve sevgidir.
Bu işi anlamak için ipek böceği gibi ol!
Kıymetli kozanı ör içine gizlen!.
Ne olsa bir gün ya öldürürler yahut sen kanatlanıp kozayı deler çıkarsın.
Kadın erkeğin hurisidir.
Erkek de kadının gılmanı olmalıdır.
Bu, hakiki ALLAH için sevişmektir.
Cennetden başka ilerisi yoktur.
Geri de dönmek yoktur.
Erkek eşini sever baş tacı yaparsa kadın da onu sever.
Sevmek kavga etmekten zordur.
Bütün yaratıkların dişisi güzeldir.
Erkekleri güzel görünürse de dikkat edilirse aksidir.
Meselâ : Aslan. Tavus kuşu. Horoz. Saymakla bitmez.
Bu açık âşıkârda, bir gizlilik vardır.
Onu görmek lâzımdır.
Kimse tevazu’yu kıskanmaz.
İslâmiyetden evvel bütün dünya tarihinde iffet ve hayadan mahrum bırakılan kadın lâyık olduğu yere gelememiştir.
Erkeklerin oyuncağı bir ticaret metaı, bir eşya muamelesi görmüş, ayak altında ezilmiştir. Çin’de kadın insan sayılmaz.
Ona ad verilmez.
Eski İran’da “Mazdek” felsefe ve dinine göre kadın bir orta malıdır.
Medeniyetin başı sayılan eski Yunan ve Roma’da açık artırma ile pazarlarda satılan bir maldır.
Eski Hind’de kadın en kötü mahlûk olarak kabul edilmiştir.
Arap yarım adasında kadın; evlenme, boşanma, miras haklarına ve vicdan hürriyetine malik değildir.
Kız çocukları maddî ve mânevî bakımdan bir utanç sayılır, diri diri gömülürdü.
İslâmın gelmesiyle :
Şereflenmiş, izzet ve ikram bulmuştur.
Kur’ân: ALLAH’ın erkeğe hediyesi olarak târif eder kadını. “Cennetanaların ayağı altındadır.”
İslamda kadına hürmet, merhamet esasdır.
Okumak yazmak kadına da erkeğe de farzdır.
Hz.Hatice. Hz.Fatıma. Rabiatil Adeviye. Nene Hatun. Gül Hatun başka diyarlarda yoktur.
“Jan Dark” yakılmadan evvel, gardiyanlar kendisine zorla hem önden hem arkadan tecavüz etmişlerdir.
Hz Meryem’e zina atfetmişlerdir.
Avrupadaki şatolarda saraylarda zina âdet hâlinde idi.
Kiliselerde oğlancılık vardır.
Jan Jack Rousseau itiraflarında kendisi 13 yaşlarında iken Parma Manastırı’nda arkadan ırzına papazlar geçmişlerdir.
“Dekameron” ismindeki dört ciltlik kitapda bütün kiliselerin, papazların rezaletini dökümanter sûretde açıklamaktadır.
Hakiki islam kadınının ayağının altını öpecek derecede ona tazim ve hürmet etmesi erkeğe farzdır.
Bugün esef ederek ve buna göz yaşı ilâve ederek söyleyebiliriz ki :
1- Kadını reklam vasıtası yapmak
2- Kadın ticareti yapmak
3- Çıplak resimlerle teşhir etmek
4- Çırçıplak güzellik müsabakası yapmak bunları hiç bir kadın yaradılışında istemez. Kendisinde hicab vardır.
Kadını bu vaziyete sokan bu günün erkekleridir.
Eski devrin başka şekilde doğuşudur ki işte bu müstehcenliktir.
Kabahat bulmayınız.
Şunu unutmayınız ki kadına tecavüz eden erkekdir.
Ve erkeğin ne başında ne ayağının altında cennet vardır diye İlâhî bir söz de yoktur.
Hiç kimse günahlarını toprağa gömemez.
ALLAH:
Yavaş konuşanları Kanaat edenleri Temiz olanları GANÎ olanları
Kadına merhametli RAHÎM olanları, sabredenleri sever.
Dedikodu edenleri, Gıybet edenleri, Yalan söyleyenleri, Müsrif olanları, Zulmedenleri, Hased edenleri, Hayvanlara eziyet edenleri,
Ağaç ve nebatları tahrib edenleri ve kadına eziyet edenleri sevmez.
Kur’ânı Kerim’de “Kavmen Burâ” lâfz-ı celili vardır.
Bunun mânâsı dünya ve âhirete müteallik hayrı olmayan adam demektir. Yani erkek.
Bu lafzın mânâsını anlayan erkek baştan ayağa kadar merhamet kesilmesi icab eder.
Bilir misiniz, Hayvanlar yaralandığı zaman bağırmazlar.
Köpek yalnız bağırır, ölürken de bağırmazlar.
Zira ALLAH onlara acı duyurmaz, öyle halk olmuşlardır.
Neden halkoldukları da bildirilmemiştir.
Âhiretleri yoktur.
Çiçek, Dal koparmayınız.
Onlarda ALLAH’ın BEDİ’ Esması’nın tecellîsi vardır.
Zikirdedirler.
Bazı çiçeklere hayvanlar bile dokunmazlar.
Bazı çiçekler meyve olur.
Bazıları olmaz.
Çiçeklerde, nebatlarda ilâç ve devalar gizlidir.
Bugünkü dünya şu hikâyede gizli:
Gemiden denize bir adam düştü.
Onu kim evvel kurtaracak diye bahse giriştiler.
Adamı sandala çektiler.
Fakat adamın bacakları yoktu.
Köpek balıklan yemiş.
Bahse girişenler ne yaptılar biliyor musunuz.
Adamı denize ittiler ve parayı bölüştüler.
Vücudda daima büyüyen : Saç, Tırnak, Sakal, Kıllar.
Saç, Tırnak doğumda mevcuttur.
Muayyen yaşlarda sakal ve kıllar çıkmaya başlar.
Ne demek istiyoruz, anlamaya çalış!
Bilir misin gine, abdestde başa mesh edin ve ayağa da.
Bu emirdir.
Teyemmümde mesh toprakla ayağın altındadır.
Bu lâkırdılarda birşey gizli .
Biraz yorul da bunların mânâlarını anla!
Hased, Kıskanmak, Kibir, Gıybet Hiddet, Beddua, Dedikodu,
Bunların hepsinde derece derece ALLAH’ın takdirine habersiz isyan vardır.
Bunlardan uzak kalmak için Takdir, Kader denilen izahı güç mânevî kanunun maddî şekilde görünmesine karşı gelmelidir.
Bunlara karşı durmak için çare sabır hasletidir. Sabır her türlü bilsin bilinmesin zilleti izzete tebdil eder.
Hakiki mü’min daima abdestli olmalıdır.
Bu hâl yaratıldığı suya hürmetdir.
“Vecealna minel mai külle şey’in hay” âyetini okumak gibidir.
Aynı zamanda:
“Mü’min Mü’minin aynasıdır.”
Yani doğru, dürüst yalan bilmez.
Haramdan kaçan insan diğer bir insanın yüzüne baktığı zaman “Velekad kerremna beni
Âdeme” lafzı celili ile bildirilen ve insanda tecellî eden “EL MÜ’MİN” esmasının hakikatini görür.
Ruh, Cesed, Can için abdest.
Cesed temiz, Can temiz ise ruh abdesti,
Cesed temiz değil Can temiz değil ise abdest almak haramdır. ibadet yapamazsın.
İbadet abdesti şartdır.
Burada haramdır demek ayıptır.
Yaradana karşı hürmetsizlikdir.
Cesed ve can abdesti :
Yemekten evvel abdestli olsan bile abdest almak.
Bilhassa akşam yemeğinde.
Sakal, Bıyık, Tırnak kesmeden evvel abdestli olsan bile abdest almak...
Abdestsiz; Yeme, içme! Gusul icab eden hâllerde dünya kelamı etme! Velhasıl daima abdestli ol!
Can için abdest, rızik abdestidir.
Ağıza abdestsiz birşey koyma!
Teyemmüm namaz vakti farz olduğu için vakit geçmesin diye emrolunmustur.
Bu akşam ve sabah namazları içindir,
Diğer namazlar için değildir.
20.05.1986, Salı
“...ve külle şey'in ahsaynahü fi imamim mübiyn : ... Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuz'da) sayıp yazmışızdır.” (Yâ Sîn 36/12)
“Ve min kulli şey'in halakna zevceyni leallekum tezekkerun : Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.” (Zâriyât 51/49)
“Kalu sübhaneke ma kane yembeğiy lena en nettehize min dunike min evliyae ve lakim metta'tehüm ve abaehüm hatta nesüz zikr ve kanu kavmen bura : Onlar: Seni tenzih ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yaraşmaz; fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda (seni) anmayı unuttular ve helâki hak eden bir kavim oldular, derler.” (Furkân 25/18)
“...ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe lâ yü'minun : ... ve her canlı şeyi sudan yarattığımızı görüp düşünmediler mi? Yine de inanmazlar mı?” (Enbiyâ 21/30)
“Ve le kad kerramna beni ademe.... : Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.....” (İsrâ 17/70)