“KUR’ÂN”

KUR’ÂN:

Dehâ ve zekâ eseri değildir.

VAHÎY eseridir.

Hazreti Peygamber Efendimize DAHİ unvanı verilemez.

Dehâ, biraz cinnet ve biraz hiyle mânâsını kendinde gizler.

Bundan dolayı Resûlü Ekrem'e bu sıfat verilemez...

Bu, münkirlerin isnad edecek şey bulamayarak güya medhetmek sadedinde söyledikleri iftiradır...

KUR’ÂN zekâ ve fikir mahsulü de değildir.

ALLAH tarafından hem elfazı ve hem de Resûlü Ekrem'e aynen vahyolunmuş kitab-ı tevhiddir ki, gâyet veciz ALLAH'ça kelâmdır. Mânâsı ALLAH’tadır.

Onun için her Arap Kur’ânı anlayamaz.

ALLAH'ın feyzi ile istediği kimseler anlayabilir...

KUR’ÂN'da 7 dilde kelimeler vardır.

İstebrak, Sundus, Hindce'dir.

Arapça'ya geçmiştir.

İ’caz: Âciz bırakmak demektir.

Fesahat, belagat, kelâmın meziyetlerindendir.

Sözsüz, pürüzsüz doğru vaz’ imâsına fesahat, makam ve merama en münasip şekilde bulunmasına belagat denir, i’caz bu mânâya gelmez kat'iyyen...

İ’caz : Ebedi fesahat ve belagat meziyetlerinin üstünde bir lügattir. ÂYÂT-I BEYYÎNAT'dır. Müttakiler için hidâyet ve vaazdır.

Hak kitaptır.

Mü'minler için Hidâyet ve Rahmetdir.

Şifâ ve Rahmetdir.

“İlâhî emrimizden vahyedilmiş bir ruhtur.”

Bunlarda belagate işaret edecek bir âyet yoktur.

Ve işte böyle sana emrimizden bir ruh vahyettik.

İlâhî bir ruhtur.

Kur’ânı Kerim'in iycazı bu kudsî ruhun âyet ve sûrelerde tecellî eden ruhaniyetindedir... 01.06.1950

Dehâ : Çok akıllılık. Zekiliğin ve anlayışlılığın son derecesi. İleri görüşlülük, geniş ve çok güzel fikir sâhibi olmak.

Zekâ : Çabuk anlama ve bilme kabiliyyeti. Fehim ve idrakte çabuk olma. * Ateşin alevlenmesi. * Güzel koku alma.

Fesahat : Doğru ve düzgün söyleyiş. Açık ve güzel ifadeli konuşma.

Fasâhat: Sözün; lâfız, mâna ve âhenk i’tibariyle kusursuz olmasıdır.

Belagat : Hitâbettiği kimselere göre uygun, tam yerinde, düzgün ve hakikatlı güzel söz söyleme san'atı. Muktezâ-yı hâle mutâbık söz söylemek. * Belâgat, hem düzgün, hem yerinde söz söylemeyi öğreten ilmin de adı olur.

Vaz’ : (C.: Evza') Koyma, konulma. Bırakmak. Atlamak. Tayin etme, belirtmek. Duruş, hareket, tarz.

İ’caz : Âciz bırakmak. Acze düşürmek, şaşırtmak. * Edb: Mu'cize derecesinde düzgün ve icazlı söz söylemek. Benzerini yapmada herkesi acze düşürmek. Güzel söz söylemekte insanların muktedir olmadıkları derece. * Mu'cizelik olan şey.

Meziyet : (Meziyyet. C.) Meziyyetler. Üstünlük vasıfları.

İmâ : İşaret etmek. İşaretle anlatmak. İşaret.

Meram : Maksad. Niyet. Arzu. İstek. İçten tasarlanan.

Müttaki : Ehl-i takva. İttika eden. Haramdan ve günahtan çekinen, kendisini Allah'ın (C.C.) sevmediği fena şeylerdan koruyan. (Bak: İttika - Amel-i sâlih)

Âyât : (Âyet. C.) Âyetler. * Cenab-ı Hakk'ın sıfât ve kudreti hakkında görülen âşikâr deliller, bürhanlar. * Menziller. Mekânlar.

Beyyînat : (Beyyine. C.) Beyyineler. Bürhanlar.

“Ve yes'eluneke anir ruh kulir ruhu min emri rabbi ve ma utitüm minel ilmi illa kalila : Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbimin emrindendir. Size ancak az bir bilgi verilmiştir.” (İsrâ 17/85)