DİNDEKİ YASAK OLAN YANİ HARAM MÜNAKAŞA EDİLMEZ

Kur’ânı Kerimde:

“İçki ve kumar şeytan amelidir, sakınınız.

Faydası da vardır, zararı da, amma zararı daha çoktur!”

Âyetdeki bu beyan “sakınınız” tavsiyedir.

ALLAH’ın tavsiyesi de en büyük bir nimetdir.

Bu tavsiyeyi tutmamak insana helâl olmaz.

Helâlin zıddı da haramdır.

Tavsiye olduğundan tövbesi İnd-i İlâhide kabul edilir.

Musa ve İsa dinlerinde şarap, içki yasak değildir.

Tevratda yasak olduğuna dair haber varsa da bu gün yasak olmadığına göre rivâyet hâlinde kalmış olur.

“Ölü hayvan, kan, domuz eti, ALLAH namından başka nama kesilen hayvan” İslâmda âyet-i Kerime ile yasaktır.

Aç kalındığı zaman mecburiyet altında domuz eti yenilebiliyor.

Besmelesiz kesilen hayvan temizdir.

O hareket yasaktır.

Bundan ötürü o eti yemek de yasaktır.

Haramdır.

Bu, kesen adama haramdır.

Ne?

Eti yemek.

Başkalarına?

O da bambaşkadır.

Tüfek ve okla öldürülen hayvanlar yeniliyor.

Yalnız Musa dininde, vahşi hayvan tarafından parçalanmış hayvan eti yemek yasak edilmiştir.

Bu gün Musa ve İsa dininde olanlar şarap içiyor domuz eti yiyiyor. Kâfi yasak olan bir şeyin bilinmesi lâzımdır.

Yediklerine göre, kâfi birşey yoktur.

Domuz eti yemek haram değildir.

Emre itaatsizlik haramdır.

Bundan dolayı besmelesiz hayvan kesmedeki gibidir.

ALLAH’ın sana mubah kıldığı helâl ve temiz verdiği maddî ve mânevî her şey helaldir. Helâlin zıddı ise haram.

05.04.1986

İnandığımıza göre Hz. Âdem ve Havva Cennet’de idiler.

Sonra Cennetten çıkarıldılar.

Bu ne demektir.

Cennet: Safiyyet-i İlâhiyede erimek yeridir.

Orası, HAKK’ı hakikati görmeye hak kazananların yeridir.

Kur’ânı Kerim’de:

“Mutmain nefis” yürü cennetime!..”

Nefsin islahı ile giriliyor oraya demek.

Serbest olan nefse:

“Festekim kema ümirte!” üzere giderse bu işler olur demektir.

İç hakikati bilmeden dış gerçeği ortaya çıkarmaya çalışmak bir nevi suda akis gibidir.

Bir şeyin suda aksi madde değildir.

Onu maddede, sesde, şekilde, sözlerde maddeleştirmeye uğraşmak beyhudedir.

ALLAH Âdem ve Havva’ya serbest olarak nefis verdiği için cennetten çıkmaları icab ediyordu...

Buna mukabil Cenab-ı ALLAH buyuruyor:

“insana kerem verdik.”

Kerem, ALLAH tarafından kuluna ikram edilen sevgidir.

Kerem, insana ruhunun oturduğu “.......” ve oradan vücuddaki İlâhî hüner ve kuvvetleri

kullanmasıdır...

“Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım” hadis-i kudsîsindeki; İnsandaki benim sırrım keremdir.

Ben de bu keremde gizliyim.

“Nefsini bilen RABBını bilir” demek bu ince meseleye kavuşmak demektir.

İnsan ALLAH’ın sırrıdır.

ALLAH da insanın sırrıdır.

Dikkat buyrun bu sözler iç içedir.

Hem kolay hem çok güç anlaşılır.

Anladığın dakikada vardın demektir.

ALLAH’ın insana bahşettiği keremin insan tarafından maddeye tesiri ile şekillendirilmesi hareket hâline getirilmesine “keramet” diyoruz.

“Ben insu cinni bana ibadet etsinler diye yarattım.”

Bana uysunlar işaret ederek bildirdiklerimi yapsınlar ve o sûretle de hünerlerimi benim yerime göstersinler demektir.

Yoksa ALLAH’ın ibadete ihtiyacı yoktur gibi boş lâkırdı eden ulemânın sözleri doğru değildir.

Hatta isyan ve küfürdür.

Kur’ânı Kerim’de:

“Meysir”kumar ve hamar=içki.

Her ikisinde büyük günah vardır.

Hem de insanlara faidesi vardır” Âyet

Bilâhare Medine’de içki ve kumarın ameli’ş-şeytan, olduğu ve katiyetle haram olduğu tekrar âyetle bildiriliyor.

Burda şeytan ameli nefsin belâya gireceği hikâyesidir.

Bu âyeti kerime indiği zaman sokaklarda münadiler haber verdiler. Bütün müslümanlar senelerce içtikleri içkileri kapları ile beraber hep birden kırarak döktüler.

Bu çok mühim bir olaydır.

Aklınıza düşüncenize hakaret etmemem için meseleyi, olayı siz anlayın.

Kumar; dinen haramdı, kanunen de yasaktır.

Bütün din kitaplarına ve kanunlara bakın hepsi aynıdır.

İçki: Büyük küfürdür.

Zira ALLAH’ın insana verdiği “kerem” e hakarettir.

Bunda ısrar insanı münkir yapar.

Şakası yoktur.

Sebebini sorma.

Ne yapacaksın?

Kendi kendine fetva çıkarıp, ALLAH’ın emrine itiraz edip, sorumu kime açacaksın budala. Talih oyunları, piyango, kupon toplamak, toto hepsi aynıdır.

Cevaz yoktur.

Piyango, kupon, toto kumarı meşru’ yapmak için çabalamalardır.

Muhtelif içkiler, şuruplar, biralar içkiyi haramiyetden kurtarmak için uğraşmalardır.

Bazı şeyler değişir.

Bazı şeyler aynı kalır.

Kırda bir kaya kovuğu deliğinde yılan olduğunu söyleseler o deliğe elini sokar mısın?.. Hayır...

Söylemeseler belki sokarsın elini...

ALLAH’ın nehiylerinde de yasaklarında da böyle delikler vardır.

Bu yasakları ALLAH kullarını muhafaza için koymuştur.

Fakat bu tehlikeleri halk etmeyebilirdi.

Niçin bunları halk etti ve bunlarda tehlikeler olduğunu bildirdi.

Kendimizi koruyalım diye.

Neye karşı koruyalım?

İşte onu “söylemem” sana hakaret olur.

Bazılarını da bu yasaktır dedi.

Sebebini bildirmedi.

Bunların böyle halk edilmesi tesadüfi değildir.

Tesadüf diye birşey yoktur.

Tesadüf bilmediğimiz, anlayamadığımız hadiselere verdiğimiz isimdir.

Tesadüf bir nevi noksanlık demek olur.

HAKK’ın kurduğu her türlü ahenkde noksanlık bulmuş oluruz ki bunu münakaşa etmek, yumak gibi sarıp dert etmek islâmda küfre kadar gider.

Küfür demek ALLAH’ın kudret ve güçlerinden şüphe demektir.

Herhangi bir hakikat sözüne itiraz etmek, ya onu anlamamak ve münakaşaya girmek onu hemen inkâra gitmek olur.

Bu da dönüp dolaşıp insanı küfre götürür.

Aklı insana veren ALLAHdır.

En büyük bir nimetdir.

Aklı verene akıl ile hücum etmek küfürdür.

Bu kim ise billur gibi kâfirdir.

İslâmda: Helâl, mubah, haram dediğimiz her şeyin bir hududu vardır, ifrata gitmek, hepsinde insanı şüpheye oradan inkâra, oradan da küfre götürür.

Onun için HAKK kelâmında bildirdi.

Resûl-ü Ekrem haber verdi.

Bunların basit mânâlarından çıkan istek arzu nedir.

Onu incelemeden, akıl ve mantık ile çarpıştırmadan kabul etmek lâzımdır.

Zira mantık demek bir işde pürüz var mı yok mu bulma melekesi usulüdür.

Akıl HAKK’ın külli akıldan bize bahşettiği en büyük bir nimetdir. Aklı verene akıl ile hücum etmek olur ki bu kimse kâfirdir.

Helâl, mubah, haramlar da açık olarak bildirilmiştir.

Şu helâl midir, mubah mıdır, haram mıdır?

Sormak doğru değildir.

Çocuğun bile anlayacağı tarzda Resûl-ü Ekrem tarafından bildirilmiştir.

Bunlar üzerinde konuşmak bir nevi bunları yapmak arzusunun sulandırmadan tezahürü olur. İslâm dini; ALLAH’ın seçtiği ve kullarına böyle olun.

Benim indimde makbuldür buyrulmustur.

Kur’ân ALLAH kelâmıdır.

Resûl-ü Ekrem ALLAH’ın elçisidir.

İnsan kendi değerinin hakikatini ALLAH’ın sesine “Ki o Kur’ândır” kulak verdiği zaman anlar.

“HAKK’ın yanında kıymet ve makamınızı aramayın.

HAKK’ın sizin yanınızdaki kıymetini çoğaltın.”

İnsan çok büyük bir mahlûktur.

Amması var.

Bunu söyleyemem.

Hepimiz utancımızdan yerlere girmek için birbirimizden kaçarız.

Bunları müdafaaya, avukatlığına lüzum yoktur.

Kimi kime karşı müdafaa edeceksin.

Bu düşünce ile uğraşmak şüphede olmak demektir.

Biz bu isi islâm olarak tarih boyunca hâlledemedik, islâmlığın henüz yer yüzünde yeni zuhur etmiş gibi müdafii olduk.

Bu işler peşinde düşenler hep câhildirler.

Bildikleri basit ve tek taraflıdır.

Millet olarak en mesut islâm biziz, Çünki peygamberimizin ne yüzünü gördük, ne de sesini duyduk.

Fakat kendisini görüp sözlerini işitenler:

Ehl-i Beyti her vesile ile yok etmeye o zamanın müslümanları çalışmışlardır.

Biz peygamberimizin sesini, yüzünü Kur’ân’da gördük ve içimizdedir.

Resûl-ü Ekrem mübarek kabirlerinden kalksa muhakkak en çok bizi severdi...

Ruh : Perdeli bir ziyâ gibidir, ihmal edilirse kararır ve söner.

Askın mukaddes yağını onun üzerine dökersen ölümsüz bir lâmba gibi yanar, ölüm diye bir şey yoktur, ölüm hayatın içindedir.

Daima göz yüzüne bak. HAKK’ın en büyük delili gökyüzüdür.

Herkes HAKK’a yalvarırken daima gökyüzüne ellerini kaldırır ve bakar.

HAKK orada değildir.

HAKK’ın yarattığı dipsiz sonsuz bu kainat esrarengiz bir kitaptır. Gökyüzüne İlâhî hiyeroglif olan yıldızlarla bu kitap yazılmıştır.

Bütün bunlar ALLAH’ın güç ve kudretlerinin görünüşüdür.

Bu kudret ve güçler de ALLAH’ın görünüşüdür.

Sen de bunlardan ayrı değilsin...

Şirke gitme, inkâra kayma...

Şirk zâten ALLAH’ın varlığının bir delilidir.

Olmayan birşeye şirk koşmak, inkâr etmek niçin olsun...

Gönül kilidini açan kimse zâhir ummanı ile bâtın ummanını birbirine karıştırarak, dünya ve dünya ehlinden gönül bağlarını kesmeyen, velâyet kokusu koklayamaz.

Gönlü; kimse, ne başkası, ne de kendisi kirletemez.

Ancak onun kapılarını kapar.

O öyle bir aynadır ki hiçbir buğu onu buğulayamaz.

HAKK’ın görünüşü o aynadan olur.

İyi dinleyin: Sel olur,

Kasırga olur,

Deprem olur Yanardağ patlar,

Denizlerde şiddetli fırtına olur,

Tayfun çıkar,

Milyonlarca maddî zarar.

Hayvan. Can -kaybı olur.

Bunların hepsi doğa olayıdır der geçerler.

Teselli lafları.

Yardım oyunları sürer gider.

Bunların sebeplerini bir şeye bağlayamazlar.

Çünki doğa olayıdır derler.

Tren kazaları, Otomobil kazaları, Tüp patlamaları.

Bunları da dikkatsizlik, tedbirsizliğe bağlarlar.

Fakat bunlar olur, sürer gider.

Bunların altında ne gizlidir, onu bilemeyiz.

Fen âlimi târif eder. Korunma çarelerini sayar.

Sebebini, birçok meçhul, izahı güç sebeplere bağlar.

Filozof tasadüfe bağlar.

Tesadüf, sebebini bilmediğimiz değişmeyen bir zincirin halkası olarak kalır.

Zincirin mahiyetini açıklayamaz.

Din âlimi hakiki sebebini bilmez.

Hurafeye bürünmüş bir hakikati haykırır.

Onu da bilmezler.

Bu üç zihniyet:

Fen. Filozof. Din âlimleri birbirlerine yanaşıp hakikati bulmaya çalışmazlar.

Fakat hakikat birdir.

Hakikat çok sert bir tas gibi görünür.

Fakat anlayana gâyet kokulu bir çiçek gibi gelir.

O çiçeği koklamaya savaşmalıdır.

Kur’ânı Kerîmde “Vâhidü’l- KAHHAR” lâfz-ı celili vardır. Bu, ALLAH’ın kahrında lütfü gizlidir.

Bir nasihat: Okuduğun herhangi bir âyet vahiy hâline geldiği zaman tesiri olur.

Ona göre kendini hazırla!..

10.05.1986, Cumartesi

İnd-i İlâhide : ALLAH katında.

“İnnema yüridüş şeytanü ey yukia beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salah fe hel entüm müntehun : Şeytan içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah'ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi?” (Mâide 5/91)

“İnnema harrame aleykümül meytete ved deme ve lahmel hinziri ve ma ühille bihi li ğayrillah, fe menidturra ğayra bağiv ve la adin fe la isme aleyh, innellahe ğafurur rahiym : Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir” ( Bakara 2/173)

“Ya eyyetühennefsülmutmeinnetü. İrci'iy ila rabbiki radiyeten merdiyyeten. Fedhuliy fiy 'ibadiy. Vedhuliy cennetiy. : Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (Fecr 89/27-30)

“Festekim kema ümirte ve men tabe meake ve la tatğav innehu bi ma ta'melune besiyr : O hâlde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.” (Hûd 11/112)

“Ve le kad kerramna beni ademe.... : Biz, hakikaten insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık.....” (İsrâ 17/70)

“Ve ma halaktul cinne vel inse illa li ya'budun : Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât 51/56)

“Ya eyyühellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamü ricsüm min ameliş şeytani fectenibuhü lealleküm tüflihun : Ey iman edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (Mâide 5/90)

“Muhammedür rasulüllah... : Muhammed Allah'ın elçisidir....” (Fetih 48/29)

“Kul innema ene münziruv ve ma min ilahin illellahül vahidül kahhar : (Resûlüm!) De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Tek ve kahhâr olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.” (Sâd 38/65)