“Huda settardır.
Taan etme rinde,
Aybı beynolma...”
Şeyhü’l- İslam Yahya Efendi bu beyti ile büyük bir hakikati anlatmıştır.
Yahya Efendi, 7 süreyya yıldızı gibi olan Şeyhü’l- İslamların yedincisi ve en sonudur.
Onlar, devleti, mânevî kuvvetleriyle koruyan adalet mümessilleridir:
Bir de dolu kafaları,ulvi duygularla yıkanmış gönülleri, adaletle yoğrulmuş iradeleri.
Kendi kendilerini yetiştirmiş müstesna insanlardır.
İslam dinini ilimle teçhiz etmişler, ilmi din ile tezyin etmişler.
Adaleti; hayvanata, nebatata kadar teşmil ederek zerreleştirmişler, ahlâkın ufkuna vararak sırtlarını Resûl-ü Ekrem’e dayamışlardır.
Bunların birbirinden üstün meziyetleri olduğu gibi yaşadığı devirlere göre de ayn kıymetleri vardır.
Bunların ilki Fatih’in babası tarafından tayin edilen ilk Şeyhü’l-İslam Molla Şemseddini Fenarî efendi...
Bursa’da yaşamıştır.
Son zamanlarında gözleri kapanmıştır.
Ve inzivaya çekilmiştir.
Bir gece rüyâsında Resûl-ü Ekrem’i görmüş.
Resûl-ü Ekrem, kendisinden TÂ HÂ sûresini tefsir etmesini istemiş. O da :
“Ya ResûlALLAH benim gözlerim artık görmüyor, bağışlayın!” demiştir.
Onun üzerine Resûlullah hırkasından bir parça pamuk çıkararak Fenarî’nin iki gözüne koymuş.
Fenarî uyandığı zaman gözlerinin üstünde pamuk parçalarını bulmuş ve gözleri açılmıştır. Pamukları da vefatında gözlerinin üzerine konmasını vasiyet etmiştir.
Böyle olur mu olmaz mı diye düşünme.
Buz gibi olur.
Arkanı Resûl-ü Ekrem’e daya bak nasıl olur.
Bunun açıklamasını burada yapmak uzundur.
Ben sana biraz nasihat edeyim de onu dinle.
“ALLAH SETTÂRÜ’L -UYUB”dur.
Ne demektir bu?
Kimin kime karşı ayıbını örter.
“Ayıp” ne demektir?
Bunu bil!
Basit olarak ayıp, çirkin hâl hareket demektir.
“ALLAH’ı göremezsin, görmediğin için senin ayıbın örtülüdür. ALLAH’ın görünmemesi senin ayıbını örtmüştür.”
O hâlde utanmak lâzımdır.
Sen de onun gibi ayıbını onun görmemesi için ört, o hâlde ayıp yapmamak “SETTÂR” ismini fiilen, ruhen zikirdir.
15.02.1986
Huda : Doğru yol göstermek. * Doğruluk. Hidâyet. * Kur'ân-ı Kerimin bir ismi. Farsçada ALLAH Tealâ.
Taan : Ta’n. Hoş görmemek. Kötülemek. Birisinin ayıp ve kusurlarını beyan etmek. * Küfretmek. * Muhalifin iddialarını çürütmek. * Vurmak. * Duhul etmek, dâhil olmak, girmek.
Rind : f. Kalender. Aldırışsız, dünya işlerini hoş gören. * Laübali meşreb feylesof. * Bâtını irfan ile müzeyyen olduğu halde zâhiri sâde görünen hakîm. Dış görünüşü laübali olduğu halde, aslında kâmil olan kimse.
Müstesna : İstisna edilen. Ayrı tutulan, ayrı muameleye tabi olan. Kaide dışı bırakılmış olan. ALLAH Settârü’l -Uyub : ALLAH günahları, ayıplrı çok çok örtücüdür.