1- Evvelâ aklî
2- Sonra isbat için umumi mahsa hakikat emirlerini söyleyebilirsiniz. ikinci cevap bizce malûmdur.
1- Hayvanlarda mahiyetine ne isim verirsek verelim; az çok bir idrak ve hafıza mevcuttur, hafızayı ve idraki disiplin altın almak maksadıyla verilen terbiyeyi hayvanlar çok güzel almaktadırlar...
Maymun, fil, köpek, yılan, balık, ayı birçok sirklerde oyun yapmakta sözden anlamaktadırlar. Aynı zamanda bunlar çok zeki hayvanlardır.
İdraki bulunan mahlûk mes’uliyet hududuna girmiş demektir.
2- Yaşarlarken mes’uliyet ve can bakımından vazifeleri nelerdir? Canları nasıl kabzedilir?
3- Sünnetullah tezahürleri olan kâinatda câri fizikî, kimyevî cevvî hadisata tabi’dirler...
O hâlde kaza ve kader hududunun içindedirler...
Buna nazaran hayvanlardaki efdaliyet ve süfliyet mertebeleri nereden menşe’ almıştır?
Bu mertebeleri kazanmak kendi iradeleri dahilinde midir? Dahilinde ise neden?
Haricinde ise efdaliyet ve süfliyet mefhumları ne ifade ederler?...
Deve mübarak hayvan, domuz değil?..
4- Hz.Süleyman Aleyhisselâm bütün hayvanların dilini bilirmiş. Hayvanlar da O’nun peygamber olduğunu tasdik ederlermiş... içlerinde münkiri var mı idi?.
5- Hayvanların hepsinde az çok cesaret, sevgi, sadakat, sevkat hisleri muhtelif derecede mevcuttıır...
Yavrularma karşı sevgi ve şevkat duyan bir serçenin, yavrusuna hücum eden vahşi bir kediye karşı hücum ettiğini bizzat müşahade ettim..
Sahibi için kendisini tehlikeye atan hatta ölen köpek hikâyelerini herkes bilir.
Leyleklerin harbi, iffet hissinden dolayı eşini öldüren hayvanlar çoktur.. .
Eşi ölen bazı hayvanlar yaşayamazlar ölürler...
6- Korku hissi hepsinde bilâ istisna mevcut olduğuna göre, ölümden birşey sezerek korkuyorlar...
Korku, ölüm hissinden doğar...
Korku ubudiyet vazifelerindeki eksiklik sebebiyle mes’ulün sorumluluk hissinden doğar.
O hâlde dünyaya gelmelerindeki gaye bir yer için hazırlık demektir...
Hazırlığı olanın bir işi var demektir.
İşleri nedir?
7- Tekrar dirilmeleri mevzu’ bahis değildir...
Neden?...
Peki: Deve. Koyun. Keçi. Karga. Hüdhüd. Buzağı haberleri ne demektir?...
Kuzu, Buzağı, Kıdık, Malak. Bu yavrular süt emdikleri müddetçe analarını tanırlar. Babalarını bilmezler.
Bir müddet sonra analarını unuturlar.
Anaları da onları...
At, Eşek yavruları da aynıdırlar.
Köpek, Kedi, aynıdırlar.
Yalnız bunların hiç birinde devamlı aile hayatı yoktur.
Babalarını bilmezler...
Kurt, Tilki, Aslan, Kaplan, Ayılarda aile hayatı vardır.
Sırtlan, en kuvvetli aile hayatı bu hayvanındır.
Kargalarda, leyleklerde, kırlangıçlarda aile hayatı vardır.
Bazı diğer kuşlarda aile hayatı vardır.
Ana ve baba daima beraberdirler.
Yekdigerinden ayrılmazlar, hatta öyleleri vardır ki birisi ölürse diğeri yaşayamaz.
Bütün hayvanlarda ana ve babaya, dişi ve erkek yek diğerine görünen bağlılıkları bunlardır. Bütün mahlukat denizde, karada, havada olsun aynı cinsler toplu olarak yasarlar.
Bunlardan yanhz kartal yüksek ve yalçın kayalıklarda yuvalarını yaparlar.
Erkek ve dişi tek olarak yaşarlar.
Aile hayatı olanlar daima ana ve baba yekdiğerine bağlıdırlar. Birbirlerini unutmazlar. Beraber yaşarlar.
Aile hayatı olan hayvanlar başka hemcinsleri ile çiftleşmezler.
Bu çok büyük ibret verici bir şeyi haykırmaktadır. Düşünmek gerek...
Erkek eşek, dişi at ile birleştiği zaman katır doğar.
Katırın erkek ve dişisinin zürriyeti olmaz.
Sebebi düşünülmelidir, taşanlara bir ibret numunesidir.
Fakat kimse farkında değildir, insanlara bu hadise bir şey haykırmaktadır.
Aile hayatı olan hayvanların etleri yenmez.
Aile hayatı olmayanların da bir çoklarının etleri yenmez.
Bu iki “Yenir-Yenmez” zıt hatt-ı fasıl arasında bir şey gizlenmektedir.
Aile hayatı olan hayvanları öldürmek, eti yensin veya yenmesin islâm dininde yasaktır.
Bu hususlarda Resûlü Ekrem’in bazı şeylere müsaade ettiği rivâyetleri mevcuttur. “Avlanınız, muzırları öldürünüz!”
Bunlar emir değildir.
Bir nevi izindir, ruhsattır.
Hakiki insanın kendi kendisini imtahanıdır.
Kendileri Nebîlikten evvel veya sonra mübarek ömürleri boyunca ne avlanmışlardır.
Ne de muzır dediklerinden öldürmüşlerdir.
Bu hâl kendi şahs-ı muallaları’na ait bir sünnettir.
Bu asırda emir buyurdukları sünnetleri yapmayan, hatta bilmeyen zavallılarla doludur her toplum..
Hiç olmazsa bu sünneti yapsalar, dikkat etseler, zâlim olmazlar...
Küçük bu hayvanın bir lokma eti için veya postu için veya muzır diyerek onları öldürmek zulmün ta kendisidir.
Böyle kimseler zâlimdirler.
Sonları hüsrandır.
Dünyada iken bir gün ani olarak cezalarını görürler.
“ALLAH zâlimleri sevmez”
İnsana, hayvana, nebata her şeye karşı zulmü...”
Kızarak birinin meyve veya diğer ağaçlarını kesmek, tarlasını ateşe vermek, hayvanları öldürmek, hep zâlimlerin işidir.
İslâm dininde bunlar kâfir olurlar.
Bunların tövbesi yoktur.
Bedellerini verseler bile onlara can veremezler.
Ancak kendilerini avuturlar.
Zarar gören taraf helâl bile etse.
Kimin mahlûkunu kime helâl ediyorsun düşünmek gerek.
Herhangi bir işte bir kimseye “Helâl olsun!” demek bile tehlikelidir.
Evde fare dolu, hamam böcekleri var, sinek dolu, pireler var.
Onları zehirlemek doğru değildir.
Sebeplerini ara.
O sebepler ortadan kalktı mı onlar çekilirler.
İtiraz etme bu lâflara, bildiğini yap.
Biz seni men’ için uğraşmıyoruz.
Bunların sebeplerini bir aklın alsa da anlasan, ya çıldırır doğru tımarhâneye gidersin, yahut günlerce tövbe eder HAKKlun emirlerine sarılır, Resûlü Ekrem’in tebliğlerini harfiyen yapmaya koyulursun.
Huzurun kaçar...
İşte bu huzur kaçması yok mu?
O zaman hakiki huzur ve rahata kavuşmaya başlamış olursun.
Cebrail Aleyhisselâm bir gün çok hüzünlü Resûlü Ekrem’in huzuruna gelmiş, Resûl-ü Ekrem sormuş:
“Ne bu hâl Ya Cebrail”
“Ya Resûlaüah gelirken Cehennemden bir yer gördüm dehşeti beni sarstı. ihtikâr yapanlar, şarap içenler, iftira edenler, her türlü zulüm yapanların yeri imiş burası. O azabı gördüm!” buyurmuşlardır.
Kimseye su-i zan etme.
Ya doğru, hilesiz bağlan, veya tep git!
Senin için daha hayırlı olur.
Su-i zan eden insan iyi düşünemeyen münafık ruhlu perişan kimselerdir.
Uzak dur, hem de çok uzak!
Dinle, Hacı Bektaş-ı Velî Hazretlerine bir gün bir garip gelmiş:
“Ya Sultanım, bana öğüt ver de yapayım!” “Hiç yapmadığını yap!” demiş Hacı Bektaşi Velî.
Garip adam:
“Yapmadığım kalmadı. Yok!” demiş.
“O hâlde bütün yaptıklarına tövbe et! Sonra gel kulağına bir şey söyleyeceğim!” demiş Garip adam gitmiş, bir sene tövbe etmiş başkalaşmış, gelmiş tekrar Sultanın huzuruna: “Efendim dediklerini yaptım. “Kulağıma” Bir şey söyleyecektin, buyurun!”
Sultan :
“Yanaştır kulağını” demiş,
Kulağına:
“Tövbe ettiklerine tekrar başla tekrar gel!” demiş...
Garip gitmiş, bir sene sonra tekrar gelmiş:
“Yaptım efendim!” demiş...
O zaman koca sultan:
“Hayvanlar, insanları kabul etmezler, insanlar ne kadar zorlasalar onların kadrosuna giremezler.
İnsanlar bocalamalarında tahkir makamında hayvanların isimlerini kullanırlar.
Hâlbuki hayvanlar en temiz mahluklardır.
Onlara sual yoktur.
Ne kadar gariptir;
Sual ve azap olmadığı hâlde insanlığın emrine verilmişlerdir.
Bu sözlerimden bir şey anlamadın mı hiç...Eşek!” demiş.
“Sen dediklerimi yapmakla insan olduğunu isbat ettin!..”
HAKK’ın emri böyle, muradı böyle.
Bir insana eşek dendiği zaman o adam kızar niçin bilir misin?
Eşek olmadığı ve olamayacağı için.
Geylani bir gün Şeytan’ı görmüş:
“Seni şu kılıcımla keserim, amma yapmam çünkü sen de emirle bu işi yapıyorsun buyurmuş.”
“Öküzün rengini dışından; insanın rengini içinden ara!”.
ALLAH boyası bu...
Şekli yok kendisi var bir Cihandan bahsediyoruz.
HAKK’ın arıya öğrettiğini aslan bilemez.
İpek böceğine öğrettiğini de fil anlamaz.
Kötü içi, deri örter.
İyi içi, gayb âlemi örter.
Bu sırrı insan kendiliğinden bilemez.
Âlim olsa da.
Ona Öğretilir...
İnsan bir Mekân’dır.
Aslı Lâ Mekân’dır.
Deniz köpüklenir köpüğü ileri sürer, sonra da köpüğü çeker, açılır kendini gösterir... Sır, henüz tahammül hududuna girmeyen şeydir.
Yara olmadan deşilmez.
O tahammül onu anlayabilmek temizliğine kavuşmak demektir.
Su ile yağ karışırsa kandil ışık vermez.
“Karihandan bağı ra handan kûnet Sohbeti merdanet ezmerdan kûnet,”
İhtiyat diye bir lâkırdı vardın îki tedbir arasında tereddüte düşmemek...
Biri: “Yolda su var!”
Biri: “Yolda su yok!” dese,
Burada ihtiyat lazımdır.
Korkudan, tereddütden kultulmaktır.
Su varsa götürdüğünü dökersin.
Gayp âlemi vardır deseler:
“Efendim nasıl var?” deme!.
Irmak içinde kuru kerpiç arayanlardan olmadığım için ne ispata varırım, ne de sana cevap veririm.
Bir parça kan pıhtısı çocuğa benzer mi?
Şeker kamışı şekere hiç benzemez.
Bunlara şaşmıyorsun anlamadığın hâlde...
Sopanın ejderha olduğuna şaşıyorsun.
Sen budala bile değilsin.
Öküz koskoca şehre girer baştan başa dolaşır şehri görmez. Sokaktaki karpuz kabuklarını görür.
Ormanlara, odun çıkar diye kereste zihniyet ve düşüncesi ile bakma!..
Cevvî : Gök boşluğuna âit. Cevve dâir.
İffet : Namus. Temizlik. Perhizkârlık. Nefsi behimî temayüllerden men etmek. Helâla razı olup haramdan kaçınmak.
Kıdık : Köpek yavrusu. Kıdı.
Zürriyet : Soy, nesil, döl, kuşak.
Hatt-ı fasıl : Ayırıcı çizgi, fasledici çizgi.
Muzır : (Muzırra) Ziyan veren, zararlı, zarara sokan.
Ruhsat : (C.: Ruhas-Ruhsat) İzin, müsaade. * Genişlik. * Kolaylık. * Fık: Kulların özürlerine mebni, kendilerine bir suhulet ve müsaade olmak üzere, ikinci derecede meşru' kılınan şeydir. Sefer halinde Ramazan-ı Şerif orucunun tutulmaması gibi. Vuku' bulan ikraha mebni, birisinin malını itlaf etmek de bu kabildendir ki, bu halde bu itlaf hakkında bir ruhsat-ı şer'iyye bulunmuş olur. Bir hâdisede, azîmet ile ruhsat içtima' edince, azîmet tarikını iltizam etmek, bir takva nişanesi sayılır. (Bak: Azîmet)
Azîmet : Takvâ ile amel etmek. Allah'ın emirlerini en mükemmel ve eksiksiz yapmağa çalışmak. * Kesin karar vermek. * Yola çıkmak, gitmek.
Şahs-ı muallaları : Yüce şahısları.
“Ve emmellezine amenu ve amilus salihati fe yüveffihim ücurahüm, vallahü la yühibbüz zalimin : İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez.” ( Âl-i İmrân 3/57)
Tımarhâne : f. Akıl hastahanesi, timarhâne.
Ubudiyyet : Bendelik, kulluk, kölelik. Kul olduğunu bilip ALLAH'a itaat etmek. ALLAH'a teslim olup, Kur'an ve Peygamber (A.S.M.) vasıtası ile verilen emirleri aynen icra ve tatbike çalışmak.
İhtikâr : Bir şeyi kıymetlensin diye saklamak. * Ist: İnsanların veya ehlî hayvanların yiyeceklerine âit şeylerin satış kıymetleri yükselsin diye kırk gün kadar saklamak. Böyle yapan kimseye muhtekir denir. * Vurgunculuk, bozgunculuk. (Bak: Muhtekir)
Su-i zan : iyi olmayan, fena, kötü zann.
İhtiyat : Sakınmak. İşleri iyi düşünmek. Tedbirlilik. İşlerde basiret üzere bulunmak. Yedek.