Bütün mahlûkatta, hayvanlarda böceğe kadar, ve insanlarda en kuvvetli yeri:
Çeneleri.
Tırnakları.
Parmak uçları.
Saç, bıyık, sakal erkeklerde kuvvet yerleridir.
Mânevî bazı kuvvetlerin uçları saçlardır.
Kadınlarda saçlar çok mühimdir.
Hem maddeten bilhassa manen...
Kedilerin bıyıklarını keserseniz kediler âtıl kalırlar.
Sakalı traş etmek lâzımdır.
Bazen de ve zamanında bıyık tıraş edilir.
“Ceddun, Şemun” saçları “Dalila” tarafından uyurken kesilmiştir.
“Hükkâm devri” diye eski tarihte bir bahis vardır.
Onu okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
“Aslan yelesi”, “Atın yelesi”...
Yavuz Selim’in sakalı yoktur.
Atatürk milli mücadelede bıyıklı idi.
Sonra traş etmiştir.
Bıyık ve sakalda dinî bir şey aramak yobazcadır.
Sebebini bilirsen başkadır.
Kadınlarda sakal ve bıyık yoktur.
Uzun saç vardır.
Erkeklerde bazıların saçları dökülür, bazılarının dökülmez.
Bu da büyük bir sebebe bağlıdır.
Tıbbi sebep aramamalıdır.
Tıbbi sebep, döküldükten sonrası bazı hormon ve maddelerin ortaya çıkması azalması veya çoğalması asıl mânevî sebebi perdelemektedir,itiraz etme böyledir.
Meçhul ve Sır, kelimeleri insanın anlayamadığı her türlü maddî ve mânevî ne varsa bir çok hakikatlerin gizlendiği perde arkasının ismidir.
Bu “Meçhul ve Sır” kelimeleri insanın akıl hududunun ötesine habersiz hürmetin gizlendiği kelimelerdir.
Anlaşılamayan şeylere karşı aklın itiraz ve tepkileri yüzünden hakikatler bu itirazlarla kapanarak hurafe hâlinde devam ederler.
Mitoloji, büyük hakikatlerin kaybolmayan efsane şekline bürünmesi değil midir?
Masal ile hakikat arası bir plânda çok eski devirlerin yalan içinde gizlenmiş büyük gerçeklerin hikâyesidir.
Bunları deşerseniz bir çok hakikatleri anlamış olursunuz.
Her şeyi öğreneceğim diye merak etme...
Meçhulü yaratan kavrayamamadır.
Sırrı ortaya koyan tahammülsüzlüktür.
Anlayamadığın bir şeye itiraz etme.
İtiraz edene de hak vermek gerek.
Onda da bir hakikat vardır.
Yarıya kadar dolu bardak ile, yanm bardak su arasında fark yoktur, ip ucu arama..
Eskilerin söylediği fakat yenilerin bilmediği iki kelime ile bitiriyorum:
Ezel, ebed. Kelimeleri bunlar...
EZEL:
Geçmişte muteber (Geçerli) ibtidası (Başlangıcı) Yok zamanlar,
EBED:
Gelecekte muteber (Geçerli) intihası (sonu) yok zamanlar.
Bu kelimeler arasında dolaşmayı öğren!..
Başa da, sona da akıl yetmez.
Bıyık, sakal :
Katolik, Lüteryen, Evangelis’lerde yoktur.
Ortadokslarda, Yahudilerde vardır.
Davud Peygamber: Sakal, bıyık yok, saçları uzun.
Süleyman Peygamber: Sakal, bıyık yok, saçları uzun.
Musa Peygamber: Sakal, bıyık var, saçları uzun.
İsa Peygamber: Sakal, bıyık yok, saçları uzun.
Bunlar tarihi ve dinî rivâyetlere göredir.
Bu günde katoliklerin ruhanilerinde papa dahil olduğu hâlde, sakal yoktur.
Saçları da yoktur.
Uzatmazlar. Evangeliş’lerin de ruhanilerinde saç, sakal, bıyık yoktur.
Ortadoks’larda, ruhanilerin saç ve sakalları uzundur, kat’iyyen kesmezler.
Yahudilerin ruhanilerinde ve hakiki dindar yahudilerde sakal, bıyık vardır, kesmezler. Saçları kesiktir.
Bu gün de bunlara bağlı olanlar aynı olduğuna göre tarihi ve dinî rivâyetlerin doğru olduğu anlaşılır.
Saçların terkibinde:
Selenyum “Se” Kadmiyum “Cd” Antimuvan “Sb” vardır.
Selenyum, normal bir insana günde 100 gram lâzımdır.
Sakal ve bıyıkta bu maddeler yoktur.
Yalnız saçlarda vardır.
Tırnaklar, bıyık ve sakal kılları vücudda husule gelen bir çok vücuda zararlı enzimleri dışan attıklarından daima büyürler.
Rus Profesörlerinin yaptıkları tecrübe ve müşahadelere göre sakal ve bıyığın kesmeyerek uzun bırakılması ömrü biyolojik bakımdan tedrici zehirleyip kısaltıyor.
Kınada kadmiyum, antimuvan ve selenyum vardır.
Bu maddeler soğanda çok miktarda bulunur.
Bu bahis uzundur.
Bu kadar yeter.
Fakat, aşağıda bir iki cümle daha var.
Bunun üzerinde çok düşün bulmağa çalış.
Muhakkak ne demek istenildiği anlaşılır:
1- “Nasranilere benzemeyin”.
“Benzemeyiniz” demiyor.
Bu hadistir.
Resûl-ü Ekrem ümmete teker teker ve edeple, sakal uzun bırakanlara hitap ediyor...
2- Denizin dalgalanmasının sebebi “O2” Oksijen alıp sudaki oksijeni temin ve denizde yaşayanlara “O2”oksijen hazırlamaktır.
Dalgalanma deniz altında yoktur.
Rüzgârın dalgalandırması başkadır...
Sahile bakarsan rüzgâr olmayan sessiz zamanda bile kıyıyı okşayan dalgalar vardır.
Bu görünmeyen laboratuvar...
Bu iki numaralı laf üzerinde düşünmen icab eder...
04.03.1985
Mahlûkat : (Mahluk. C.) Yaratılmışlar. Mahluklar. Allah'ın yarattığı şeyler.
Âtıl : (Âtıla) İşlemez. Boş. Tenbel. * Bozulmuş.