MODERN İLİM FARKINDA DEĞİL! NEYİN ?

Normalde :

Ziyâ, Ses, Koku, Tad, Renk, Hararet, Soğuk, Deniz seviyesinden yükseklik-alçaklık, Yer çekimi;

Göze, Kulağa. Buruna, Dile, Nefes almaya, Kalbe, Tesir ederek vücudun işlemesinde

değişiklikler husule getirir.

Organizma bunu intibak etmiş, uyum sağlamıştır.

Yine normalde :

Sevinç, Korku, Keder, Acı, Heyecan, Hiddet Bunlar da organizmaya tesir eder.

Fakat ruhî meleke ve hamuleler bunlara da intibak eder.

İnsan canlılık hayatı bu iki intibak ve tesirlere alışmıştır.

Şimdi :

Aşırı ziyâ, aşırı ses, gürültü, aşırı iyi veya fena kokular, aşırı tatlı, acı, ekşi, tuzlu.

Bunlar da işleyen ve normale intibak etmiş organizmaya tesir ederler.

Göze : Güzel, çirkin, iğrenç, feci görüntüler.

Kulağa : Muhtelif sözler, hoşa giden ve sıkıntı veren hikâyeler, vak’alar, güzel sözler, çirkin ve korkunç lâflar, korku veren, sevinç veren kulaktan intikal eden her şey...

Bunların hepsi birden vücudun intibak ettiği hududu geçip aştı mı: Hücrelere, metabolizmaya, fizyolojiye tesir eder.

Muvakkat veya daimi biriken tesir yapar.

Bunlar birike birike vücudun ruh ve işleme muvazenesini bozar.

Metabolizmada kimyasal çoğalma veya azalmaya, fizyolojisi de işlemeye tesir ederek biyolojik, organik küçük veya büyük muvazenesizliklere sebebiyet verir.

Bu bir nevi hastalık hâlidir.

Bu küçük târifi hülâsa edersek:

Maddenin ruha, ruhun da tekrar vücud metabolizmasına tesiri ortaya çıkar.

Güneş ziyâsı ve arz çekimi, organizma mineral metabolizmasında değişiklik yapmaktadır. Bazılarının azalmasına, bir kısmının çoğalmasına sebep olur.

Yükseklik ve alçaklığın yani deniz seviyesinden birçok havada bulunan minerallerin, o mıntıkalarda bulunan nebatların madenlerin oluşlarını husule belirmiştir.

Deniz seviyesinde havada iyot fazladır.

Yükseklerde azdır.

Yükseklik ve alçaklığa göre yer çekimi değişir.

Hava tazyiki de yükseldikçe azalır.

Yalan :

İnsan iki yerde yalan söyler;

1- Korkudan. Bu cesedin korkusudur. Vücud fizyolojisine metabolizmasına tesir ederek bayılmaya, ölüme kadar gidebilir.

2- Para, menfaat işlerinde, insanî hasletlerin bozuk oluşundan.

“Helak olacağınızı bilseniz yalana tevessül etmeyiniz” mübarek sözünün altında gizli olan hakikat budur.

Vücudun muvazenesini temin için vücudun maddî tarafını dinlendirmek gerekir ki bu evvelâ aklı ve ruhu dinlendirmek lâzımdır.

Bunun en büyük çaresi :

Doğruluk ve hakikatden ayrılmamaktır.

Beşeriyet bugün ruhî ve maddî hamulesini birbirinden ayırmak yolundadır ve muvaffak olmak üzeredir.

Bunu felsefi olarak târif etmek icab ederse;

Beşeriyet bugün hülya ve hayal projesi arasında “İlmî, Fennî,Tıbbî, Teknik” rota kurmuş, hakikat ve fazilet kağıdı ile ambalajlanmış olduğunu haykırarak, Makyavel trafiği ile yol almakta olan zihniyet, doktrinler, partiler, teşekküller, hatta dinî kuruluşlar şeklinde bir hâldedir.

Size garip gibi görünen bir hakikatden söz edeceğim.

Çin ve Japon eski mitolojisine bir göz atın!

Bu iki milletin tarihinde isimleri silinip gidenler vardır.

Bunlar anlaşılmayan seslerde, kokularda, mırıltılarda, şekillerde, efsanelerde gizlidir.

Çin kadın gözü ve kaşı : Kaşları burun üstünde kalın başlar kulaklara doğru incelir. Gözleri çekiktir , yassı gibi.

Japon kadın gözü ve kaşı : Kaşları burun üstünde ince başlar kulaklara doğru kalınlaşır. Gözleri daha az çekik çekiktir, ovaldir.

Bu iki kaşın arasındaki farkta büyük bir sır gizlidir.

Bunu anlamak isterseniz.

“Kusursuz toprak bulmak lâzımdır”

Bu ne demektir? Onu ara!..

Buda’nın heykeline dikkat edin!

Bazı heykellerde;

Sağ el arkada, sol el sol dizde.

Sağ ayak sol ayağın üstüne basıyor.

Bu, Buda felsefesinin gizlenmiş hakikatini haykırmaktadır.

Hakikat ve ALLAH ile uğraşanlar yani ALLAH dostlarını kitaplarda tarihlerde aramayın! Milletlerin dilinde, gönlünde, sözlerinde, hikâyelerinde, mânâsız gibi görünen mânâsızlığın içinde hakiki hüviyetlerini bulabilirsiniz.

Halk onlan bunların içinde inançları ile gizlemiştir.

Halk onları târif ve izahı mümkün olmayan derin bir hürmet ve seziş ile şuûrsuz gibi görünen mantık dışı sayılan, aklın bir türlü kabullenemedigi mânâsızlıkların içine gizlemiştir. Düşünürsen güzellikleri görür bulursunuz.

Bir halk şâirimiz söylemiş :

“Ne varsa sende bende

Aynı varlık her bedende

Yarın mezara girende

Sen toksun da ben açmıyım?” demiş.

Sar’a denilen bir illet vardır;

Tedavisi yok gibidir.

Fakat vardır.

Fen, Tıp birçok mantık hududu içinde izahlar yapmışsa da bunlar muhteliftir.

Sar’ada :

1- Motör

2- Hissî

3- Ruhî psişik belirtiler gösterir.

Şuûrda bulanıklık yapar.

Dimağın gri cevherinin aşırı miktarda elektrik şarjı ile birlikte ani ve geçici olarak bozulan beyin fonksiyonlarının değişmesi sonucu husule geldiği zannedilmektedir bugün.

Bu yazı da garip, fakat doğru tetkik edilirse mütalaalar ileri sürülmüştür.

Dikkatli bir tetkik neticesi ne demek istediğimizi anlayan anlar. Şunu rica ederim.

Sözlerimiz bugün tuhaf gelebilir ama yarın öyle olmayacaktır.

Son zamanlarda dünyayı korkutan AiDS denilen bir hastalık homoseksüellerde ortaya çıkan son asrın öldürücü bir hastalığıdır. Yani bir nevi livata yapanlarda görülmektedir.

Livata dinen menfur ve lanetlenmiştir.

Lût kavmi Sodom Gamore bu yüzden mahvolmuştur.

Hatta Lût peygamber:

“Sizin yüzünüzden bütün hayvanlar ve nebatlar mahvolacaktır!” sözünü herkes bilir.

Bu lâkırdılar tevatür ve rivâyet değildir.

Nasıl ki Büyük İskender’in fütuhatı, Fatih’in yaptığı isler, Napolyon’un harpleri bir hakikatse Musa’nın Kızıl Deniz’i yarması, Lût kavminin mahvolması, Resûlü Ekrem’in mucizeleri de aynı değerin üstünde mefsuk ve rivâyet değildir.

AiDS hastalığının sebebi:

İnsan spermi rektumda saprofit mikroplarla karışınca yani “vücuda zararı olmayan mikroplar” bu ortamda bu mikroplar virülite kazanır ve vena emoraidalis imfertyor ve vena medyadan vena kavaya dökülür.

Yani genel dolaşıma karışır.

Karaciğerden geçmez.

Bu hastalıkta târife göre başlangıçta yüksek bir ateş vardır.

Bu ateş vücudun herhangi bir hastalığa karşı normal reaksiyonu değildir.

Doğrudan doğruya toksemi neticesidir.

Hastalıklardaki ateş umumiyetle vücudun hastalığa karşı mukavemet tesiridir.

Büyüklerde 37, küçüklerde 40 dereceye muadildir.

Bu şu demektir :

Çocuklarda hastalığa karşı vücudun mukavemet hücumudur.

Bu ateş böbrek üstü bezlerine de tesir ederek vücudda kortizonu fazlalaştırır.

Bu da AİDS hastalığında bazı arızalara sebebiyet verebilir.

Sünnetsizlerde, gulfe arasında “simlah” denilen kokulu beyaz yoğurt gibi bir ifrazat vardır. Bu da rektum ortamına tesir eder ve failin yani aktivin hastalığa tutulmasına, sürtünmeden dolayı sebebiyet verir.

Sünnetli olanlarda bu hastalık görülmez.

Eskiden oğlancılık vardı, sünnet olanlar arasında.

Bunu düşünmek lâzımdır.

Bu hastalık kadınlarda görülmüyor.

Sebep açıktır izaha lüzum yok.

Genel toksemi vücudun metabolizmasını ani değiştirdiğinden düzeltmek imkanları vücudun mukavemet hududunu aşıyor.

1- Metabolizmayı aşırı derecede

2- Sinir merkezlerine adetâ “kuduz” gibi tahribat

3- Damar sisteminde aşırı derecede vazo dilatasyon yapıyor

4- Hareki sisteme ilk defe sola, bilahare sağ tarafa tesir ediyor.

Vücud metabolizmasında vücudun tahammül hududunu aşan bu anî değişme bugünkü imkânlarla durdurnlamıyor.

Beşeriyet bugün Lüt kavminin 30 senede yaptığı işi bir günde yapıyor.

Lût kavmi iki mahalle idi bir anda mahvoldular.

Ve Lût denizi teşekkül etti.

Lût peygamber bu kavmi terk ederken çocuklarına arkaya bakmamaları tembih edildi. Büyük bir gürültü ile batan şehir şua’sında Lut’un karısı birden geri bakıyor ve o anda taş kesiliyor.

Bu taş kesilmeyi bugünkü beşeriyetin helâka doğru gideceğinin işareti olarak kabul et!

Söz bu kadar.

30.07.1985

Meleke : Tekrar tekrar yapılan bir iş veya tecrübeden sonra hasıl olan bilgi ve mehâret. * Mümârese.

Vak’a : Hâdise. Olup geçen şey. Mes'ele. * Birini bir defada yere düşürmek. * Muharebe. * Vuku bulan.

Muvakkat : Vakitli. Geçici. Fâni. Devamlı olmayan.

Helak : Yıkılma, bitme, mahvolma. * Harislik ve pek düşkünlük. * Azab. Korku, havf. * Fakr.

Livata : Lutilik. * Erkekler arasındaki cinsi sapıklık. (Bak: Kebair)

Tevatür : Kuvvetli haber. * Müteaddid şeyler birbiri ardınca zâhir olmak. * Bir hususun söylenmesi hemen herkesin ağzında olup, gezmek. Şâyia.