DERVİŞ

“Derviş”

Eşik mânâsınadır.

Kapı eşiği.

Hangi kapı eşiğidir bu?..

Lügat mânâsı ile insanlar arasındaki anlamla...

Düşüncede derviş sözü eşikden ayrılır.

Görünür.

Kapının iki eşiği vardır.

Alt eşik.

Bir de üst eşik...

Alt eşikten geçeriz.

Basarız yürürüz.

Eşik yine yerindedir...

Camilerin, sarayların mermer veya taşdan yapılmış eşiklerine bak!..

Evlerin tahta eşiklerine bak!..

Basılan yerleri aşınır.

İnsanlar mı onları aşındırır, yoksa kendi kendilerine mi aşınırlar? Hemen cevap verme düşün!

Delk ve temas kanunu var.

İtikâl ve aşınma kanunu var diyeceksin.

Onları biliyoruz.

Böyle maddî şeylerin üzerinde kendini yorma.

Hele dinle bakalım:

Bu aşınmada tevazu’ gizli.

Kendini hor görme saklı.

Fânilik gizlidir.

Evlerde eşikler vardır.

Buralarda dur!

Ya ayaklarını çıkar veyahut ayakkaplarını paspasa sil!

Sessiz sözsüz kendi evine göre bir hürmet kokusu alırsın...

Eşiğe basma derler.

Kim?..

Ninelerimiz. Analarımız hatta babalarımız...

Niçin?

Evvelâ analarımız.

Ninelerimiz dedim de sonunda “hatta babalarımız” dedim...

Ninelerimiz, analarımız, bunu en çok sezenlerdir,

Eşikden geçerken, eve girerken sağ ayakla çıkılır.

Sol ile girilir.

Çıkarken besmele çekilir...

Vedâlaşmalar eşikdedir.

Her türlüsü...

Duvarlara eşiklere işemek islâmda yasaktır.

Men’ edilmiştir.

Bazı eşikler vardır.

Oradan girilen yere abdestsiz kat’iyyen girilmez.

“Mezar” geldiğin yerin kapı eşiğidir.

Unutma!..

Cennetin kapıları vardır bildirilmiştir.

“Hakiki ananın ayağının altını öpen, cennet kapısının eşiğini öpmüş olur” Hadis. Hangi ana bu?

Asıl Resûl-ü Ekrem’in bildirdiği şekilde olan nûr yüzlü analar....

Soytarı analar değil.

Pay çıkarmayın kendinize!..

Bugünkü kadınların hepsi ana değil dişidirler.

Erkekler de dişinin mukabilidirler.

Bunlar da en fakirinden en zenginine kadar derece derece dişi, derece derece erkektir.

Bu güruha mensupların en âliminden en soytarısına kadar derviş kelimesini;

Kayıdsız, miskin, derbeder mânâsına anladıklarından o mânâda kullanırlar.

Dervişan sözünü duyarlarsa bu mânâ akıllarından gider.

Çokluk olduğu için korkudan veya haberleri olmadan her insanda yaratılış olarak mevcut ve bu gün kaybolan hürmet ve tazimin kendilerinde kalan izin kaşınmasından olsa gerek...

Hele bir itiraz et de gel bakalım.

Onları üzerine salıvereyim.

O zaman kaçacak delik ararsın, deliğe de giremezsin.

O kadar şiştin ki, kibirden, bilgisizlikten, inkârdan, haramdan, küfürden ötürü...

Şimdi dönelim biz dervişe.

Eşiğe...

Kapının bir de üst eşiği vardır bilir misin?

Alt eşiğin üzerinden geçersin.

Basarsın bazen de çarparsın.

“O Çarpma da başka bir şey”...

Büyük binalarda kapılarda yazılıdır: “Eşik var dikkat et”

Almanya’da böyledir: “Vorsichtstuf”

Düşmemek için ihtardır bu unutma...

Eşiğe çarparak düşmek çok tehlikelidir.

İnsanın aptallık derecesini ortaya kor.

Üst eşiğin altından geçersin.

Üst eşiğe nazarlık asarsın.

Besmele ta’lik edersin.

Süsler durursun.

O hâlde “hayatın” bu girip çıkmada.

Alt ve üst eşik arasında geçer.

Bazı üst eşikler alçak olur.

O zaman basını eğerek geçersin.

Eğiliyorsun bu demektir.

Kafanı çarpmamak için.

Kafan yarılır zira...

Yarılmasından korktuğun içindir bu...

Eşik seni bir şeye davet ediyor sessiz sözsüz.

Kendilerini uzun boylu yüksek görenlere.

Alçak kapılardan kısalar geçer kafalarını çarpmadan.

Bir bilsen bu eşik nedir?

Alt eşik de sensin.

Üst eşik de sen...

Fakat ikisini de bilmiyorsun...

Amma onları anlayacağın gün muhakkak gelir, gelecektir.

Mermer eşiklerde çiçekler açtığını, taşların yoğrulmuş olduğunu görürsün o zaman.

O iki eşiğin biri alt eşik doğuda, üst eşik batıdadır.

Güneşin battığı tarafta amma bu yüzün bir tarafa dönmesi için orada sağ tarara göredir...

Bu lâkırdıları da anlayamazsan eşikten ayrılalım, dervişe dönelim.

Derviş, yapacağını yapmayacağını bilen...

HAKK’ın emirlerine uyan.

Yasaklarından kaçan.

Kanaatkar.

Cesedle ve ruhla şükür ve hamdda olan.

Tevazu’un en büyük mertebe olduğunu bilen kimsedir.

Bugünkü asırda derviş var mı?

Yook!..

Amma eşik sayılamayacak kadar çook.

Meczup bir dervişe sormuşlar:

Meczup: Kendisini göstermeyip gizleyen veyahut gizlenmeyi anlamayanın deli dediği kimse. “Sen akşamki zikirde neden cezbeye tutulmadın?”

“Halkada bir kâmil vardı.

Dervişin ne olduğunu hakkı ile bilen biri idi.

Kendisine hürmeten cezbeye kapılmadım.

Tek başıma olsaydım cezbe ummanına dalar cûş u huruşa gelir, şelâleler gibi akmaya baslardım.

Elini öptüm, işaret parmağını dudaklarına götürdü.

Konuşma demek istedi.

Dua etti.

Niçin böyle yaptığını anlayamadım.

Çok heyecanlandım.

Sağ kulağımı tuttu bana şöyle fısıldadı:

“Alt ve Üst eşiği birleştirip basmadan çarpmadan girip çıkan derviş oğlum!” dedi. Ve: “Dikkat et!

Ermiş dervişin hâl dizgini elindedir, dilediği anda salıverir, istediği anda çeker.

Ata binmişsin.

Düşmemeğe gayret et!

Suvar oldun.

Artık korkma!

Fakat yine kork!

Kimden?

Bunu sana söylemem.

Sana hakaret olur...

Ve şu âyeti okudu Nisa sûresinde:

“ALLAH yolunda hicret etmedikçe kendilerinden dost edinemeyiz”.

Ve bana :

“sıracen münira” pınl pırıl parlayan lâmbanın pervanesidir “Derviş “ dedikleri!” dedi.

Arkamı sıvadı ayrıldı.

Ertesi gün, bana :

“Cezbeye niçin girmedin!” diyenlere vardım ve dedim:

“Bana bir daha böyle sualler sormayın iyi olur.

Ben kendi atıma binmişim.

Suvar olmuşum.

Sonra bir çifte ile yere sererim soranı!..”

Birgün talebelerinden birini gördüm o zâtın.

Bana o zâtı anlattı.

Geçenlerde hastalanmış.

Etrafındakiler sormuşlar:

“Efendim! Eğer emri HAKK vâki’ olursa postunuzu kime verelim. Kime bırakacaksınız?” Mübarek zât:

“Telâşınız bu mu?..

Üzülmeyin...

Post ehlini bulur.

Zira post hayvan postudur.

Yine kendisi gibi birini bulur size!..”

Derviş; Harmanda, dövene gözleri bağlı, buğdayı çöpünden ayırmaya yardım eden at gibidir. Döndüğü şeyden aziz nimet çıkacaktır.

Fakat at bu işin kıymetini, ne için döndüğünü bilmez.

Bizce bilir amma...

Anlamayan için bilmez diyorum.

Hayvan dilinden ancak biz anlarız da ondan.

O aziz nimet ki;

Sekiz ay toprak altında sabırla bekler.

Sonra toprak üzerine yeşil çıkar.

Sararır, başlarını yere eğer.

Biçerler onu.

1- Harman : Samandan ayrılmak

2- Değirmen : Beyaz olmak için

3- Hamur : Yumuşamak için

4- Ateş : Aziz nimet olmak için.

İşte derviş bu devirleri bilmeden geçirendir.

Derviş rüyâna girerse doğrudur.

Zira derviş kılığına şeytan giremez.

Niçin. Sebep?

O büyük meseledir.

Sen düşün bul!..

Biri hakiki dervişe sormuş :

“Sana bir şey vermek istiyorum, ama ALLAH vermiyor!”

“O vermezse ben veririm. Sen bana biraz ekmek ver!” demiş derviş.

Bu lâfımızı hâlletmeye savaş!

Hülâsa, dervişlik incinmemektir.

Hem de biç bir şeyden...

28.XII.1985

Derviş : f. Gayet mütevazi ve kanaatkâr olan. * Kimsesiz, fakir. * Mâneviyâtla gönlü zengin olan fakir. * Mürid veya şeyh.

Eşik : Kapı boşluğunun alt yanında bulunan alçak basamak: Kapı ağzında basamağın konulabileceği yer:

Delk : Oğuşturmak. El sürtmek. Oğmak.

Ta’lik : Asmak. * Geciktirmek. * Bağlanmak.

“...fe lâ tettehizu minhüm evliyae hatta yühaciru fi sebilillah____:....ALLAH yolunda göç

edinceye kadar onlardan hiçbirini dost edinmeyin...” Nisâ 4/89)

“Ve daiyen ilellahi bi iznihi ve siracem münira : ALLAH'ın izniyle, bir davetçi ve nûr saçan bir kandil olarak (gönderdik).” (Ahzâb 33/46)

Suvar : Süvar, Süvari, f. Ata binmiş. Binici.

Asgar : En küçük. Daha küçük.