SECDE-İ TİLÂVET

Secde-i tilâvet

Çok büyük bir hikmettir,

Ruhun cesede hakimiyetine kavuşmak sırlarından birini taşır. Secde âyetlerindeki Ledûnnî sırların ifadesi gizlidir.

Mânâlarını öğrenirsen, secdeyi icab eden bir mânâ bulamazsın. Fakat emirdir. Meleklere, “secde edin” emrinin sırrı...

ALLAH’ın ibadete ihtiyacı olmadığı, o secdenin niçin yapıldığını anlarsan anlarsın... Bir secde âyeti vardır.

Hemen secde yapılması lâzımdır.

O secde âyetinde bütün melekler secdeye varmak mecburiyetindedir.

Tehiri katiyen câiz değildir.

Kâinattaki melek vazifeleri bir an durur.

Çünkü:

“Âdem’e secde edin” emri bütün meleklere çıkmıştı.

O secde âyetini insan okumakla aynı emrin kendisi tarafından tekrarı olmuş olur. Bunda “Hemen tasarruf vâki’ olur.

Hakiki tasarruf sahibi Velî bunu bilir.

Her Velî’de tasarruf yoktur.

TASARRUF NEDİR:

İdareyi, iktidarı eline almak.

O Âyetle herşey mümkündür.

EŞYADA TASARRUF:

Kutbiyete bağlıdır.

Hâdimleri kırklardır ki bugün beş kişi kalmıştır.

GAVSİYET:

Kalblere mutasarrıftır.

Hadimleri Yedilerdir.

Bugün iki kişi kalmıştır.

Her Velîde tasarruf yoktur.

Ancak; Ledûnni ilimlere vâkıf olanlarda tasarruf mümkündür.

Aklın dışındaki şeyleri akla sokmağa uğraşmak küfürdür.

Bilgi bilgisizliği içinde kalmamak lâzımdır.

Kendi kendinizi dışarı atmayınız, aklınızla...

ALLAH’ın dışında değilsiniz ki O’nu göresiniz ve irtibat kurmağa savaşasımz.

Bırak kendini sahibine...

Bunlara akıl “Ermez” değil.

“Yetmez”!..

Secde-i tilâvet : Kur’ân-ı Kerimde o âyeti okumuş olma secdesi.

Hikmet : İnsanın, mevcudatın hakikatlerini bilip hayırlı işleri yapmak sıfatı. Hakîmlik. Eşyanın ahvâlinden, hârici ve bâtini keyfiyetlerinden bahseden ilim.

Ledûnnî : Ledünn ilmine mensub ve müteallik. Ledünne dair ve ait.

İcab : Lâzım. Gerekli. Lüzum. Sebeb olmak. * Ist: Akitlerde ilk söylenen söz. Bir mal sahibinin müşteriye karşı, "Bu malımı sana şu kadar paraya sattım" demesidir. Müşterinin de kabul etmesine dair olan sözüne "kabul" denir. Şer'i ıstılahta buna "icâb ve kabul" denir.

^ JU ^ıuLj Vj ijAklua ij-i^-ujl Afİj^-Âİl lîla jjjUjla j " Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblis kale e escüdü li men halakte tiyna : Meleklere: Âdem'e secde edin! demiştik. İblis'in dışında hepsi secde ettiler. İblis: «Ben, dedi, çamurdan yarattığın bir kimseye secde mi ederim!»”” (İsrâ 17/61)

Tasarruf : İdare ile kullanmak. Sarfetmek. Tutum. Sâhib olmak. İdare etmek. Sâhiblik. Kullanma hakkı. * (Para veya mal) artırma. * Bir şeye karışıp müdahale etme.

Velî : Sahib, mâlik. * Evliya. * Muin. Muhafaza eden. * Küçük çocukların hâlinden mes'ul kimse. * Sıddık. * Baba. Babanın babası, cedde de denir. * Fık: Hayatını mücadelelerle ve azimet ve fevkalâde bir zühd ve takva ile ibadet ve taata sarfederek kendisinden Allah'ın (C.C.) izniyle gaybdan haber vermek ve gaybî ahvali keşfetmek gibi ilmî ve kevnî hârikalar zuhura gelen zât. Allah'a (C.C.) manevî yakınlık kesbetmiş olan şerif zât. * Cenab-ı Hakk'ın (C.C.) isimlerinden birisi.

Kutbiyet : (Bak: Kutb-ul aktab).

Kutb-ul aktab : Kutubların başı. Hilafet-i mâneviye-i Muhammediye (A.S.M.). Velâyet-i mâneviye makamlarının en yükseği, nübüvvet-i Muhammediyeye (A.S.M.) veraset makamı olup, bu makama ancak Cenâb-ı Hakkın bir atiyyesi olarak nâil olunur. Bu makamda bulunan zât, Hakikat-ı Muhammediyenin (A.S.M.) mazharı ve Esmâ-i İlâhiyenin câmi'idir. Her asırda bir tane bulunan bu zatların sonuncusu mezkur sıfatların en ekmeline mazhardır. Bu makam hakkında Gavs ve Kutbiyyet-i Kübrâ tâbirleri de kullanılır.

Vâki’ : Olan, düşen, konan. Mevcud ve var olan. * Geçmiş olan, geçen.

Hâdim : (Hidmet. den) (C.: Huddâm) HÂdeme, hizmetçi, hizmet eden, işe yarayan. * İmân ve İslâmiye'te ve millete faydalı olmağa çalışan.

Kutb : Dinî bir meslek veya grubun başı. Bir çok müslümanların kendisine bağlandıkları azim ve büyük evliyaullahtan zamanın en büyük mürşidi.

Gavs : Suya dalmak. Dalgıçlık. * Mc: Bir mes'elenin derinliğine ve hakikatine muttali' olup bilmek. * İyi anlamak. * Maslahata gayret ile girmek.

Gavsiyyet : Evliyaullahın başı olmak. Velâyet mertebelerinden yüksek bir makam sahibi olmak. (Bak: Aktab)

Mutasarrıf : Tasarruf hakkı ve salâhiyyeti olan. Tasarruf eden. Bir işi kendi isteğine göre idâre eden. Bir malın sahibi. * Eskiden, vilâyetten küçük olan Sancağın en büyük idâre âmiri.

Vâkıf : Bilen, haber sahibi. Aşina. Bir işten iyi haberi olan. * Vakfeden. * Duran, ayakta duran.

İrtibat : Bağlanmak, raptedilmek. Muhabbet, dostluk ve alâkadarlık. * Düşmana karşı cenk için hudutta at sahibi olmak.

Aktab : (Kutb. C.) Kutublar. HAKK tarikatların reisleri, şahları.